Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/24563 E. 2016/1307 K. 09.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/24563
KARAR NO : 2016/1307
KARAR TARİHİ : 09.02.2016

Tebliğname No : 15 – 2012/69897

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Alanya 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 17/05/2011
NUMARASI : 2011/17, 2011/192
SANIK : A.. E..
SUÇ : Dolandırıcılık, iftira

Dolandırıcılık ve ifira suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
5320 sayılı kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK’nın 311. maddesi hükmüne göre eski hale getirme talebi ile birlikte temyiz isteminde bulunulmuş olması halinde bu talebi inceleme merciinin Yargıtay’ın ilgili dairesi olması karşısında, Mahkemenin sanık hakkında eski hale getirme talebinin reddine ilişkin verdiği 04/07/2011 tarih ve 2011/17 E, 2011/192 K sayılı ek kararın hukuki değerden yoksun bulunduğu kabul edilip bu karar kaldırılmak suretiyle yapılan incelemede,
Sanığın yokluğunda verilen hükmün, sanık yerine katılan A.. E..’a tebliğ edilmesi nedeniyle 14/06/2011 tarihinde yapılan tebliğin usulsüz olduğu, sanığın temyiz isteminin ise öğrenme üzerine ve süresinde olduğu belirlenerek yapılan temyiz incelemesinde;
Gerekçeli karar başlığında “iftira” olarak gösterilen suç adının “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” olarak mahallince düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
Somut olayda; sanığın, katılan A.. Ç..’e kendisini Hatip olarak tanıttığı ve eşinin polis, kendisinin……….. trafik işleri ile uğraştığını, aracının vize ve hurdaya ayırma işlemlerini yapacağını söyleyerek katılan ……………..i kazanıp, katılandan aracının ruhsat ve plakasını alarak yapılacak işlem masrafı adı altında değişik tarihlerde parça parça olmak üzere toplam 2.050 TL aldığı, bu olay nedeniyle yakalanıp karakola götürüldüğünde polis memurlarına üzerinde kimlik olmadığını beyan ederek adının A.. E.. olduğunu söylemesi üzerine, daha önce katılan (Mustafa ve Ümmü oğlu) A.. E..’un kimlik bilgilerini kullanması nedeniyle karakolda sanığın kimlik kayıtlarının katılan kimlik kayıtları olarak bilinmesinden dolayı, katılan Ahmet’e ait kimlik bilgileriyle ifadesinin alınmasına ses çıkarmayarak ifadeyi imzasıyla tasdik ettiği, bu şekilde hakkında yapılacak soruşturma ve kovuşturmayı engelemek amacıyla katılan Ahmet’in kimlik bilgilerini kullandığı anlaşılmakla; sanığın eylemlerinin dolandırıcılık ve başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçlarını oluşturduğunu takdir eden mahkemenin kabul ve uygulamasında aşağıdaki bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla kanunun aynı hükmünü birden fazla ihlal ederek, değişik zamanlarda katılan A.. Ç..’ten birden fazla kez menfaat temin etmiş olması karşısında, dolandırıcılık suçundan kurulan hükümde zincirleme suç hükümleri uygulanmayarak eksik ceza tayin edilmesi hususu aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin (1), (2), ve (4) numaralı fıkralarıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin verdiği 08.10.2015 tarihli ve E.2014/140, K.2015/85 sayılı kısmi iptal kararının, 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğinden koşulları oluşması halinde infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanığın lehe hükümlerin uygulanmadığına ve suç işleme kastının bulunmadığına ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun“ sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu nedenle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılanmayı gerektirmeyen bu hususta, aynı kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden, hüküm fıkrasında yer alan; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin çıkarılıp yerlerine, “TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın c bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09/02/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.