YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2428
KARAR NO : 2014/18322
KARAR TARİHİ : 06.11.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/79587
MAHKEMESİ : İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/06/2010
NUMARASI : 2006/232 (E) ve 2010/217 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde,dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın,sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler,bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa,basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Temyiz dışı sanık H.. Y..’ın kimlik bilgileri kullanılıp üzerine başka birisinin fotoğrafı yapıştırılarak oluşturulan fakat ele geçirilemeyen nüfus cüzdanı ile G. Bankası Nispetiye Şubesi’ne başvurularak alınan 50.000,00 TL bedelindeki krediye kefil olan sanık T.. T..’nin kredi sözleşmesi sırasında ibraz ettiği maaş bordrosunun diğer sanık G.. H..’in ortağı ve çalışanı olduğu V. Tanıtım Tekstil Turizm ve Dış Ticaret Limited Şirketi’ne ait olduğu ve sanık T.. T..’nin şirketlerinde 4.500,00 TL maaş ile genel koordinatör olarak iki yıldır çalıştığının bildirildiği somut olayda; sanık T.. T..’nin 2005-2006 yılları arasında İstanbul’da bulunduğu sırada Bakırköy dolmuşlarının kalktığı yerdeki çay ocağının sahibi olan H. Ç.’in yanında çalıştığını, Harun Çelik’in bir arkadaşının çekeceği kredi için”git bankada kefil ol” diyerek gönderdiğini savunması karşısında ismi geçen H. Ç.’in dinlenerek kefil olması istenen kişinin kim olduğu araştırılmadan kefil olarak kendi açık ismi ile sözleşmeyi imzalayan ve verilmiş bordroyu sunduğu, bu bordro üzerinde hiç bir denetim işlemi yapmayan kredi işlemlerine uygun kabul eden banka görevlilerinin ihmalinden kaynaklanan kabulün ne şekilde dolandırıcılık suçuna vücut vereceği açıklanmadan sanık Turgay’a bu bordroyu verdiği ileri sürülen G.. H..’in kredi dolandırıcılığı olayına ne şekilde katıldığı, suçun unsurlarının bu sanık açısından ne şekilde oluştuğunun denetime elverecek şekilde açıklanmadan oluşa ve dosya kapsamına uygun düşmeyen yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.