YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2280
KARAR NO : 2014/18184
KARAR TARİHİ : 05.11.2014
Tebliğname No : 15 – 2011/284259
MAHKEMESİ : Kadıköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/02/2011
NUMARASI : 2010/176 (E) ve 2011/47 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-g maddesinde suçun;“Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle” işlenmesi nitelikli bir hâl olarak düzenlenmiştir.Bu nitelikli halin uygulanması için,basın ve yayın araçlarının dolandırıcılık suçunun işlenmesinde özel bir kolaylık sağlamış olması gerekir.Failin,yarar sağlamak için gerçek olmayan bir durumu basın organında haber ya da reklam olarak yayınlatması ve bunu mağduru aldatmada kullanması halinde basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçu işlenmiş olacaktır.Bu manada gazeteler ve televizyonlar gibi görsel ve yazılı basın ve yayın araçlarının sağladığı ilân,program,haber içerikleri vb. suça konu edilebilmekte,kişiler kolaylıkla aldatabilmektedirler.
Gazeteye verilen ilanın sadece sanığa ulaşılmasına yardımcı olduğu,şikâyetçinin aldanmasında ve hileli hareketlerin gerçekleştirilmesinde kolaylık sağlamadığı takdirde TCK’nın 158/1–g maddesinin varlığından söz edilemez.Yine şikâyetçinin basit bir araştırmayla gerçeği öğrenebileceği durumda, dolandırıcılığın nitelikli halinden bahsedilemez.Gazetede münhasıran ilan verilmesi yeterli olmayıp,ilanında hileli hareketlerin gerçekleştirilmesinde tarafların aldatılmasında etkisinin bulunması gerekir.Gazetede sahibinden satılık eşya ilanında, eşya tanıtılmadan soyut bir bilgilendirme üzerine verilen telefondan yapılan arama ile gelişen aldatmada,gazeteye verilen ilanın failin sadece şikayetçiye ulaşmasına yardımcı olduğu,hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve şikayetçinin aldatılmasında bir kolaylık sağlamadığı hallerde, “basit dolandırıcılık”,ilanda eşya gerçeğine aykırı olarak tanımlanıp,orjinalinden daha ucuza gösteriliyorsa,teşhir ve gösterim üzerine mağdur yanıltılmışsa nitelikli dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanığın, gazete ve internet sitelerine ilan verip kendisi ile irtibata geçen katılanlara kendilerine gemi adamı belgesi alınacağı ve iş bulunacağı vaadinde bulunarak katılan Eyüp’ten 100 Amerikan Doları, M. O.’dan 1.400 TL ve katılan Vejdin’den 800 TL aldıktan sonra işyerini kapatıp ortdan kaybolduğu, bu şekilde gerçekleşen eyleminin basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu iddia edilen olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak;
1-Katılan Eyüp’ün internette gördüğü ilan üzerine katılanı arayıp irtibat kurduğuna dair beyanı ile E. ve E. adlı internet sitelerinden alınan ilanların dosyada bulunduğunun anlaşılması karşısında, katılan Eyüp’e yönelik eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f maddesinde tarifini bulan bilişim sisteminin vasıta kılınması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Katılanlar Vejdin ve M. O.’un Hürriyet ve Sabah gazetelerinde gördükleri ilanlar üzerine katılanı arayıp irtibat kurduklarına dair beyanda bulundukları, ancak gazetelere verildiği söylenen ilanların dosyada bulunmadığının anlaşılması karşısında, ilan asıl ya da suretlerinin temin edilip içerik ve görüntü itibariyle hile sayılabilecek içerikte olup olmadığı hususunun tespitinden sonra katılanlar Vejdin ve M. O.’una yönelik suç vasfının tayini gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın gözetilmesine, 05.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.