Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/21658 E. 2014/19603 K. 25.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/21658
KARAR NO : 2014/19603
KARAR TARİHİ : 25.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2012/241386
MAHKEMESİ : Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/04/2012 Asıl karar, 28/06/2012 Ek karar
NUMARASI : 2012/55 (E) ve 2012/125 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kulanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Katılanın 31/01/2008 ödeme tarihli 14.500 TL’lik senetle ilgili olarak hakkında takip yapılması üzerine Keşan 2. Asliye Hukuk Mahkemesine menfi tespit davası açtığı, mahkemenin 2008/341 esasında süren dosyada alınan 31/12/2010 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda söz konusu senetteki alacak miktarının önce 5000 TL olarak yazılmış olduğu, daha sonra miktarların kimyasal yöntemlerle silinerek üzerine farklı bir kalem ile 14.500 rakamının yazılmış olduğunun tespit edildiği, sanıkların alınan beyanlarında S.. A..’nın akaryakıt şirketi olan M. Akaryakıt isimli petrol ofisine katılanın borcu olduğu, bu borç karşılığı olarak şirket sahibi S.. A..’nın şirket müdürü olan C.. G..’e senedi doldurarak icraya vermesini söylediği, daha önce katılan tarafından 5000 TL olarak doldurulan senedin alacak miktarının silinerek 14.500 TL yapılmak suretiyle icraya konulduğu iddia edilen olayda,
Davaya konu aynı olay nedeniyle sanıklar hakkında 05.06.2009 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karar şikayetçinin itirazı üzerine Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesince incelenerek 01.07.2009 tarihinde istemin reddine karar verildiği, 5271 sayılı CMK’nın 173/6. maddesine göre itirazın reddedilmesi halinde Cumhuriyet savcısının yeni delil varlığı nedeniyle kamu davası açabilmesi 6545 sayılı Kanunla değişik CMK’nın 173/son hükmü uyarınca Sulh Ceza Hakimliğinin bu hususta vereceği karara bağlı olup bu gerekliliğe uyulmadan, mahkemece müştekinin suç duyurusu üzerine usul ve yasaya aykırı olarak açılan davaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık C.. G.. müdafi ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.