Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/20837 E. 2014/10402 K. 26.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/20837
KARAR NO : 2014/10402
KARAR TARİHİ : 26.05.2014

Tebliğname No : 9 – 2011/278138
MAHKEMESİ : Bakırköy 28. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01/06/2010 (Asıl Karar), 24/03/2011 (Ek Karar)
NUMARASI : 2008/1123 (E) ve 2010/390 (K)
SUÇ : Mala zarar verme

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek ya da yakıştırmalarda bulunmak ya da sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.
Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
Suç tarihinden önce taraflar arasında adliyeye yansıyan husumet bulunması nedeniyle sanık İ.. Ö..’ün, şikâyetçiler İbrahim ve A.. K..’un üstüne mutfak lavabosunun altında biriken suyu dökerek elbiselerini kirletmesi nedeniyle aralarında tartışma çıktığı, bu nedenle her iki şikâyetçiye hitaben “Sizin ananızı avradınızı sinkaf ederim” diye hakaret ettiğinin anlaşıldığı olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanığın, yan yana duran şikâyetçilerin üzerine kovanın içerisinde bulunan atık suyu bir defada dökmesi sonucunda elbiselerini kirlettiği, aynı şekilde her iki şikâyetçiye tek eylemle hakaret ettiğinin anlaşılması karşısında; sanığın eylemlerinin TCK’nın 43/2-1. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, mağdur sayısınca mala zarar verme ve hakaret suçlarının oluştuğu kabul edilerek fazla ceza tayin edilmesi,
2-Sanığın şikayetçilere yönelik olan hakaret eylemini balkondan dışarı doğru herkesin duyabileceği bir şekilde gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında; aleniyet nedeniyle TCK’nın 125/4. maddesi uyarınca artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.