Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/20665 E. 2014/10464 K. 27.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/20665
KARAR NO : 2014/10464
KARAR TARİHİ : 27.05.2014

Tebliğname No : 3 – 2012/121762
MAHKEMESİ : Diyarbakır 6. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 16/02/2012
NUMARASI : 2009/457 (E) ve 2012/121 (K)
SUÇ : Mala zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma,suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde, 265. maddesi ile düzenlenen; “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup;bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Madde de düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir ve/veya tehdit kullanılması ile
suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil, görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeğe elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02.03.2010 gün 9-259-47 sayılı kararında belirlendiği gibi, olayın gelişimi sırasında sanığın, cebir ve/veya tehdit kullandığı polis memuru olan müştekiler suçun mağduru, kamu idaresi ise suçtan zarar gören konumundadır. “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçunun 5237 sayılı TCK’nın “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı bölümünde düzenlenmiş olması da kamu görevlilerinin suçun mağduru olamayacakları anlamına gelmemektedir. Aksinin kabulü halinde, görevleri dışında kendilerine karşı cebir ve/veya tehdit kullanılması halinde işlenen bu suçların mağduru olacaklarında kuşku bulunmayan kişilerin, aynı suçlara görevlerinin ifası sırasında kamu görevlisi sıfatıyla maruz kaldıklarında ise suçun mağduru olmadıklarını ileri sürmek çelişkisine düşülecektir ki, bunun yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Somut olayda; Mupella Güzellik Merkezi isimli işyerinin camlarının kimliği belirsiz kişiler tarafından kırıldığının bildirilmesi üzerine görevli kolluk ekibinin olay yerine gittiği, olayı gerçekleştiren şahısların yakalama çalışmaları devam ederken sanığın tekrar olay yerine geldiği, kimliği tespit edilemeyen bir kişinin görevli kolluk ekiplerine hitaben’Bana Maviş derler siz kim oluyorsunuz bana kimse engel olamaz’ şeklinde hakaret ettiği ve bıçak çekerek tehdit etmek sureti ile mukavemette bulunduğu, maviş lakaplı kişinin diğer şahıslara işyeri camlarının kırılması şeklinde talimat vermesi nedeni ile sanığın işyeri camlarına yöneldiği, engel olmaya çalışan kolluk görevlilerine ele geçirilemeyen taşlar ile mukavemet bulundukları, sanık Serdar’ın kolluk ekiplerince takip edilerek yakalandığı, sanığın polis ekip otosuna taş atarak
camlarını kırmak suretiyle mala zarar verme, görevi yaptırmamak için polis memuru R.. Y..’ı basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaralamak suretiyle görevli memura direnme suçunu işlediği anlaşılmakla mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanığın adli sicil kaydındaki sabıkalarının suç tarihinden sonra kesinleşmiş olduğu halde, “daha önce kasıtlı suçtan mahkumiyet kaydı” biçimindeki 5271 sayılı CMK’nın 231.maddesinin 6. fıkrasının a, b ve c bentlerinde belirtilen gerekçeleri içermediği için yasal ve dosya içeriğine uygun olmayan gerekçe ile sanık hakkında aynı kanunun 231/5.maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
2-Kabule göre; Sanık hakkında birden fazla kamu görevlisine karşı gerçekleşen eylemde, teselsül koşulları bulunduğu halde TCK’nın 43. maddesinin uygulanmaması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 27.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.