Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/1980 E. 2014/18258 K. 06.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/1980
KARAR NO : 2014/18258
KARAR TARİHİ : 06.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/61839
MAHKEMESİ : Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/10/2010
NUMARASI : 2010/72 (E) ve 2010/186 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler,internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Y. Sanayii Sitesi … A Blok No: … adresinde Y. Karo-İnşaat işyeri bulunduğu belirtilen sanık Yusuf’un; bu işyerine nakliye hizmeti vermekle alacaklı konumunda olan tanık (çeki bankaya ibraz eden) Benan’a; Vakıfbank-M. şubesinin 17/06/2009 tarihli cevabi yazısı içeriğine göre “sahte” üretilmiş olduğu belirlenen suça konu, şikayetçi A.. A..’un anılan banka şubesi nezdinde bulunan hesabından verilmiş ve hesap sahibi tarafından keşide edilmiş gibi görünen 30/04/2009 keşide tarihli, M … seri no’lu, 25.000 TL bedelli, hamiline düzenlenmiş, ilk cirantası H. Ç., ikinci cirantası sanık olan çek yaprağını vererek haksız yarar sağlaması eylemlerinin “nitelikli dolandırıcılık”; “resmi belgede sahtecilik” suçlarını oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
1-Gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenebilmesi amacına yönelik olarak; adli emanete alınmış çek yaprağı üzerindeki yazı-rakam ve imzaların hesap sahibi A.. A.. veya sanık eli ürünü olup olmadığının, çekin aldatıcılık kabiliyetinin bulunup bulunmadığının uzman bilirkişiden alınacak raporla tespit olunması, çek hesabı sahibinin tanık olarak dinlenip birinci ciranta olarak görünen H. Ç. ve sanığı tanıyıp tanımadığının, bir alışverişinin olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, sanığın “karo taşı işletmeciliğine ilişkin” kaydi bilgi-belgelerinin toplanması, birinci ciranta H. Ç.’e satışına ilişkin varsa fatura, sevk irsaliyesi gibi belgelerin onaylı örneklerinin temin edilmesi, sanığın 21.05.2010 tarihli beyan ve ifadesinde genel olarak; çeki alınan borç para karşılığı verdiğini söylemesi, tanık Benan’ın da “bankadan ve Tarım Kredi Kooperatifinden krediler çekip verdiğim borç paraya karşılık aldım” şeklindeki anlatımda bulunması karşısında; suça konu çek yaprağının “önceden doğmuş bir borca karşılık mı yoksa verilen borç para karşılığı mı” verilip-alındığı hususunda oluşan kuşkunun taraflar detaylı olarak dinlenerek ortadan kaldırılması, toplanan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturmayla yazılı biçimde kararlar verilmesi,
2-Kabule göre de;
a-“Resmi belgede sahtecilik” suçu açısından; hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında; hapis cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak takdir olunduğu bildirilmesine rağmen gerekçe bölümünde “…alt sınırdan cezalandırılması gerektiği…” gerekçesine dayanılarak çelişkiye neden olunması,
b-“Nitelikli dolandırıcılık” suçu açısından; adli para cezasının belirlenmesine esas alınacak temel tam gün birim sayısının suçtan elde olunan haksız yararın iki katından az olmayacak biçimde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, hükmolunan cezalar açısından kazanılmış hakların saklı tutulmasına, 06/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.