Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/1950 E. 2014/17672 K. 30.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/1950
KARAR NO : 2014/17672
KARAR TARİHİ : 30.10.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/48494
MAHKEMESİ :Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 21/06/2010
NUMARASI : 2008/276 (E) ve 2010/198 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti,vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi,nitelikli hâl kabul edilmiştir.Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kulanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir.Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanığın, Kadıköy ilçesinde bulunan E. S. tabir edilen bir dükkanda işçi olarak çalıştığı, bu dükkanın satmakta olduğu ürünlerle ilgili gazeteye ilan verildiği, katılanın da gazetedeki ilan üzerine ilanda belirtilen irtibat numarasını aradığı, kendisini firma sahibi Tolga bey olarak tanıtan şahısla görüştüğü, bu şahsın katılana istediği ürünün 155 TL olduğunu, ürünün PTT kanalıyla gönderileceğini, ürünün tesliminden sonra paranın ödeneceğini söyleyip katılandan gerekli bilgileri aldığı, ertesi gün katılanı arayan sanığın bu kez siparişi gönderebilmesi için 100 TL’nin hemen hesabına yatırılması gerektiğini, 55 TL’nin de ürün tesliminde ödeneceğini söylemesi üzerine katılanın sanığın hesabına 100 TL’yi gönderdiği, aynı gün katılanı tekrar arayan sanığın bu kez yanlışlık yaptıklarını, parayı kendisine iade etmeleri gerektiğini söyleyerek banka kartı bulunup bulunmadığını sorduğu, katılanın kartı bulunduğunu söylemesi üzerine katılandan ilgili bankanın ATM’sine gidip kendisini aramasını söylediği, katılanın G. Bankası’na ait ATM makinesinin yanına gittiğinde katılanı aradığı, sanığın katılana bir hesap numarısını tuşlamasını istediği, katılan bu hesap numarasını girdiğinde temyiz dışı sanık E.. T.. ismi ekranda görününce katılanın kim olduğunu sorduğu, sanığın firma sahibi olduğunu söyledikten sonra katılanı yönlendirip birkaç tuşa bastırdığı, işlem sonunda katılanın hesabında bulunan 400 TL’nin tamamının temyiz dışı sanık E.. T.. hesabına gönderildiği, katılanın bu işlem üzerine ilgili banka şubesine giderek yanlışlıkla E.. T.. hesabına para gönderdiğini söylediği, banka görevlisi tarafından aranan temyiz dışı sanık E.. T..’nın parayı iade edeceğini söyleyip telefonunu kapattığı, bir süre sonra katılanı arayan sanığın kendisine 500 TL’yi iade edebilmeleri için önce 400 TL göndermesi gerektiğini söylediği, bu defa sanığa inanmayan katılanın para göndermediği, sanığın temyiz dışı sanık E.. T..’ya ait kartı kullanarak katılan tarafından bu hesaba gönderilen 400 TL’yi ve kendi hesabına gönderilen 100 TL’yi çektiğinin anlaşıldığı olayda, sanığın bu şekilde gerçekleşen eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f maddesinde tarifini bulan bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de;
Sanığın aynı suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda olmak üzere katılana karşı birden fazla gerçekleşen eylemi nedeniyle hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın gözetilmesine, 30.10.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.