Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/1900 E. 2014/17471 K. 28.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/1900
KARAR NO : 2014/17471
KARAR TARİHİ : 28.10.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/37297
MAHKEMESİ : Denizli 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/06/2010
NUMARASI : 2009/155 (E) ve 2010/175 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir. Türk Ticaret Kanunu’nun 14. maddesinde; Tacir, kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir. Ticaret şirketleri,aynı yasanın 124. maddesinde, Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir. Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Kooperatif yöneticilerinin, kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir.
Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Buna göre; Yönetim Kurulu, kanun ve ana sözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir. Bu suçun oluşabilmesi için,Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.
Sanık Serdar’ın eşi Songül ile ortak olduğu D. Mutfak Gereçleri Züccaciye Elek. Day. Tük. Mal. Tekstil San. Tic. Ltd. Şti’nin sorumlu müdürü olduğu, haklarında verilen hükümler temyize gelmeyen diğer sanıkların ise aynı şirkette çalıştıkları ve sanıklar Özge ve Serkan’ın olay tarihinde kapıdan satış yapmak için şikayetçi Osman’ın G.’deki evine gittikleri, elektrik süpürgesi ve ızgarayı fahiş fiyata satarak sözleşme imzalattıkları, hiç bir şekilde belge bırakmadıkları, Çamlık’ta mağazaları olup, burada kullanılacak hediye çeki verme vaadinde bulunup, Osman’ı yanılttıkları, faturayı ise arabadan alıp keseceğiz diyerek evden ayrıldıkları, şirkette çalışan sanıklar Ergün ile Özge’nin aynı tarihte diğer şikayetçi Ş.. Ç..’ın Ç.Köyündeki evine gittikleri, kapıdan satış yaparken hediye zarfı verip çıkan hediyeyi alabilmeleri için ürün alması gerektiğini söyledikleri ve bir ızgara ile süpürgeyi fahiş fiyata satıp sözleşme imzalattıkları, cayma hakkının kullanılmasını engellemek için belge sureti bırakmadıkları, ayrıca Ç.’ta yeni alışveriş merkezinde kullanacağı %25’lik indirim için adını yazdıracaklarını söyleyip, hediye fırını da teslim etmedikleri, şirket sahibi ve yasal temsilcisi S.. D..’nin mağdurlar O.. O.. ve Ş.. Ç..’a yönelik nitelikli dolandırıcılık suçundan azmettiren sıfatıyla sorumlu olduğu iddia edilen olayda; D. Mutfak Gereçleri Züccaciye Elek. Day. Tük. Mal. Tekstil San. Tic. Ltd. Şti’nin yasal bir şirket olup kapıdan satış yapmak suretiyle ticari faliyette bulunduğu, şirketin pazarlama elemanları olan ve haklarında dolandırıcılık suçundan mahkumiyet kararı verilen sanıklar Ö.. G.., S.. G.. ve E. Ö.ın eylemlerine sanık Serdar’ın ne şekilde katıldığına ilişkin ve diğer sanıkların sanık Serdar’ın denetim ve talimatıyla şirket adına ticari faaliyette bulunduklarına dair sanık S.. D..’nin cezalandırılmasına yeterli delil bulunmadığından sanığın beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 28/10/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.