Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/18342 E. 2014/11362 K. 09.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/18342
KARAR NO : 2014/11362
KARAR TARİHİ : 09.06.2014

Tebliğname No : 15 – 2012/16525
MAHKEMESİ : Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 16/11/2011
NUMARASI : 2011/142 (E) ve 2011/420 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığa hükmolunan cezaların süresine göre koşulları bulunmadığından sanık müdafinin duruşmalı inceleme isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi gereğince REDDİNE karar verilmekle yapılan incelemede,
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın katılana ortak iş yapmayı teklif ederek para aldığı karşılığında teminat olarak suça konu 05/07/2005 tarihli ve 11.000 TL bedelli çeki ciro ederek verdiği, soruşturma sonunda keşideci olarak görülen Ş.. H..nın kimlik bilgileri kullanılarak çekin alındığının anlaşılmasına göre sanığın sahte çek ile katılanı dolandırdığının iddia edildiği olayda,
Katılanın karardan sonra sunduğu 09/05/2014 tarihli dilekçesi ekinde sanık ile ortak iş yapmak için yaptıkları protokol sırasında suça konu çek ile birlikte verilen 20/04/2005 tarihli çek ile ilgili olarak Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde halen dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçundan açılan davada eylem tek suçmu yoksa teselsül eden suçmu olduğu belirlenerek TCK’nın 43. maddesinin değerlendirmesi için bağlantı bulunması nedeniyle bu dosyanın sonucunun beklenmesine karar verildiğini ifade ile ara kararı sunması karşısında, taraflar arasındaki alacak borç ilişkisi sırasında ve aynı anda verildiği anlaşılan çeklerle ilgili delillerin birlikte değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğundan, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/302 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilerek sonucuna göre, gerek görülmesi halinde, çekteki keşideci imzasının sanığa ait olup olmadığı hususunda rapor alındıktan sonra karar verilmesi gerektiğinin gözetilememesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca, BOZULMASINA, 09/06/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.