Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/1804 E. 2014/16900 K. 21.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/1804
KARAR NO : 2014/16900
KARAR TARİHİ : 21.10.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/15123
MAHKEMESİ :Kadıköy 5. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/02/2010
NUMARASI : 2008/911 (E) ve 2010/138 (K)
SUÇ : Hizmet nedeni lie güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması,malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi,failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Olay tarihinde avukat olan şikayetçinin muhasebe işlerinin takibi için muhasebe işleri ile uğraşan sanık A.. G..’e vekalet vererek ücret mukabili muhasebe işlerini yaptırmaya başladığı, vergi ve SSK ile ilgili bütün beyan ve tahakkuk işlerini yaparak şikayetçiden bedelini alıp ilgili yerlere yatırması için anlaştıkları, sanık tarafından belirtilen miktarların vergi daireleri ve SSK’ya yatırmak üzere belirtilen miktarların sanığın hesabına yatırılmasına rağmen sanığın bu paraları ilgilli yerlere yatırmayarak uhdesine geçirdiği iddia olunan somut olayda; sanık hakkında fikir ve eylem birliği içinde aynı eylemi birden fazla defa gerçekleştirmiş olduğu kabul edilerek TCK’nın 43. maddesinin uygulanması ve suç tarihinin 2004 ile 2006 arası denilmek suretiyle kesin olarak tespit edilmemesine karşın sanık hakkında 765 sayılı Kanunuda uygulanma ihtimali olduğu göz ardı edilerek doğrudan 5237 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmış olması, sanık ve şikayetçinin aralarındaki vekalet ilişkisinin kapsamı belirlenmeden ve bu kapsamda hangi borçların sanık tarafından yatırılmadığı tespit edilmeden hüküm kurulması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, sanığın ve şikayetçinin defter ve kayıtlarının temin edilerek alanında uzman bilirkişi tarafından incelenmesi ile hangi kurumlara, hangi tarihlerle
yapılması gereken ödemelerin yapılmadığının ve eylemin birden fazla defa gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti, SGK ve ilgili vergi dairesinden şikayetçinin bu dönemelerde hangi tarihlerde borcu olduğunun sorulmasının ardından suç tarihinin tam olarak tespit edilmesi ile sanık ile şikayetçi arasındaki hizmet ilişkisinin kapsamının tespiti bakımından aralarındaki vekaletnamenin temin edilmesi neticesinde serbest muhasebecilerin 3568 sayılı Kanun’un 2. maddesinde belirtilen görevlerinin arasında vergi borcunu ve SGK primlerini yatırmak gibi bir görevleri olmadığı, Türkiye Serbest Muhasebeciler Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği’nin Mecburi Meslek Kararlarına ilişkin 26.01.1996 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 1996/1 sayılı genelgesinin 1. maddesinde yer alan “Meslek mensupları, müşteri adına üçüncü kişilere ödeme yapmak üzere her ne isim altında olursa olsun mali değerler alamazlar” şeklindeki hükmüne göre, eylemin 155/1. maddesi kapsamında kalabileceği ihtimali de değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 21/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.