YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/17863
KARAR NO : 2015/30988
KARAR TARİHİ : 09.11.2015
Tebliğname No : 11 – 2012/85005
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Aksaray Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/12/2011
NUMARASI : 2011/26 (E) ve 2011/430 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır
Sanığın, borçlusu katılan A.. Ö.. olan 08.05.1998 düzenlenme ve 30.05.2002 ödeme tarihli 40.000 DM bedelli senedi sahte olarak düzenleyerek icraya koymak suretiyle dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda; sanığın aşamalarda vermiş olduğu ve birbiriyle tutarlı olan tüm savunmalarında, aralarında yapılan tarla alışverişi sonucunda katılanın kendisine suça konu senedi verdiğini, sonrasında defalarca parasını istemesine rağmen ödemeyi yapmadığını, kızı olan tanık H.. M..’nun paraya ihtiyaç duyması ve kendisinin de yurt dışında olması nedeniyle parayı tahsil etmesi için kızını göndermesine karşın katılanın borcun yalnızca 20.000 DM tutarındaki kısmını ödediğini, bu nedenle kalan meblağ için icra takibine başvurduğunu belirterek suçlamaları kabul etmemesi ve bu savunmalarının tanıklar tarafından doğrulanması, aynı şekilde katılanın soruşturma aşamasında hiçbir şekilde sanığa borcu olduğunu kabul etmezken, tanık beyanlarından sonra bu kez tarla borcunun olduğunu, ancak bunun tanık H………’ye verdiği miktarla sınırlı olduğunu belirtmek suretiyle çelişkiye düşmesi ile zamanaşımı gerçekleştiğinden bahisle takip talebi reddedilen sanığın, kolaylıkla tahsil edebileceği yakın zamanlı senet düzenlemek yerine, 1998 günlü senedi tanzim etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle verilen beraat kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 09.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.