Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/17861 E. 2015/30989 K. 09.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/17861
KARAR NO : 2015/30989
KARAR TARİHİ : 09.11.2015

Tebliğname No : 11 – 2012/91983

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Silifke Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 13/10/2011
NUMARASI : 2011/160 (E) ve 2011/382 (K)
SANIK : S.. K..
SUÇ : Dolandırıcılık, sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi durumunda TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar, Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 14. maddesinde;
1- Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır” denilmektedir.
Aynı kanunun 124. maddesinde;
“1)Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir.
2)Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” denilmektedir.
Kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 55. ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Kanunun 55. maddesi uyarınca, yönetim Kurulu, kanun ve ana sözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir. Bu suçun oluşabilmesi için, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi ya da şirket adına hareket eden kişi ya da kooperatif yöneticisi olabilir.
Sanığın, katılandan almış olduğu toptan perdelik kumaş karşılığında vermiş olduğu toplam 4.745,00 TL tutarındaki bonolardaki imzaların borçlu gözüken V.. K..’a ait olmadığının anlaşılması üzerine, katılanın söz konusu imzaların sanık tarafından babasının ismini yazarak imzaladığını belirttiğinin iddia edildiği olayda; sanığın aşamalardaki tüm savunmalarında katılana hiçbir şekilde senet vermediklerini belirterek suçlamaları kabul etmemesi ve katılanın yapılan alışverişe ilişkin herhangi bir belge ibraz etmemesi yanı sıra suça konu senetleri çalışanı olan Ş.. E.. tarafından alındığını belirtmesine karşın, bu kişiye tüm aramalara rağmen ulaşılmaması nedeniyle suça konu senetlerin kim tarafından, ne zaman, nerede, ne şekilde ve ne amaçla düzenlendiğinin tam olarak belirlenmemesi, yine bilirkişi raporunda, her bir senette birden çok kişinin imza ve yazısının bulunduğunun belirtilmesine karşın, sanık ya da V.. K..’a ait imza ve yazıların bulunmadığının bildirilmesi, aynı şekilde senetler üzerindeki şirket kaşesinin piyasadan kolaylıkla temin edilmesinin mümkün olması dolayısıyla söz konusu senetlerin sanığın iradesi dışında Ş.. E.. veya başka bir şahıs tarafından düzenlenerek katılana verilmiş olması ihtimalinin bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mahkûmiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle verilen beraat kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 09.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.