Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/17743 E. 2015/31022 K. 09.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/17743
KARAR NO : 2015/31022
KARAR TARİHİ : 09.11.2015

Tebliğname No : 15 – 2011/392489

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/10/2011
NUMARASI : 2011/8 (E) ve 2011/326 (K)

SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanık İ……’in Ankara ili Keçiören ilçesi …. parselde kayıtlı 400 metre karelik arsanın sahibi olduğu arsayı kardeşi M……ye 23/07/1992 tarih ve …… yevmiye nolu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile sattığı, sözleşmeye sadık kalmayarak 2006 yılında dava konusu olan ve gecekondu bölgesinde bulunan taşınmazın tapu kaydının alınacağı dönemde tapuyu katılan M….. adına alması gerekirken, kendi adına tapuyu alabilmek amacıyla üzerine kayıtlı mal varlığı olması nedeniyle kanunen taşınmazın adına tahsisinin mümkün olmadığını öğrenince diğer sanıklardan yeğeni olan ve emlakçılık işi ile uğraşan M….. ve arkadaşı A….’in yol göstermesi ve yardımlarıyla taşınmazı üzerinde hiç bir mal varlığı olmayan diğer yeğeni sanık M….. adına tapuya tescil ettirdiği, daha sonra M…..in taşınmazı tekrar sanık İ…..’e devir ettiği olayda;
Sanıklar M…., M…. ve A…..in savunmalarının aksine bilerek ve isteyerek mevcut taşınmazı tapuda satışını yapmak suretiyle katılanı dolandırdıklarına dair mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatlarına, sanık İ……’in katılanın kardeşi olduğu ve TCK’nın 167. Maddesi gereğince atılı suçun takibinin şikayete bağlı olup, bu suç nedeniyle katılanın 6 aylık şikayet süresini geçirdikten sonra şikayette bulunduğu anlaşılmakla açılan kamu davasının TCK 73/1, CMK 223/8 maddesi gereğince düşmesine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 09/11/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.