Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/1730 E. 2014/18139 K. 05.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/1730
KARAR NO : 2014/18139
KARAR TARİHİ : 05.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/51663
MAHKEMESİ : Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 06/10/2010
NUMARASI : 2009/101 (E) ve 2010/152 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler,internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir.Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık L.. Ö..’ın, oğlu E.. Ö..’ın çalıştırdığı elektrik dükkanına malzeme almak üzere daha önce birlikte çalıştıkları müştekiye ait işyerine giderek, buradan satın aldığı malzemeler karşılığında E.. Ö..’a ait G. Halkbankası Şubesi’nde bulunan çek hesabından verilme 3 adet çek yaprağını 05/11/2007- 05/12/2007- 15/12/2007 tarihli olmak üzere İ.. E.. A.Ş. lehine düzenleyerek A. Ö. olarak imzalayıp katılana verdiği iddia edilen olayda;
Suça konu çekler üzerinde yaptırılan kriminal incelemede, aynı kurum tarafından verilen birbirine zıt iki ayrı sonuç içeren ekspertiz raporu bulunması, sanık ve sanığın oğlu olan mağdur E.. Ö..’ın olaya konu çekleri H. Ö.’ın imzaladığını ve çeklerdeki imzanın Hakan’a ait olduğunu iddia etmeleri karşısında, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkartılması açısından olay tanığı olarak H. Ö. iddia kapsamında dinlenilerek, mukayese edilmek üzere yazı ve imza örnekleri alınarak, dosyada mevcut 10/04/2006 tarihli imza beyannamesinin aslı ve diğer kurum ve kuruluşlardan mukayese amaçlı H. Ö.’ın imzalarının ve yazılarının bulunduğu belgeler celbedilip, iki farklı ekspertiz raporu da eklenerek dosyanın Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’ne gönderilerek, raporlar arasındaki çelişkinin giderilerek çeklerdeki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı, suça konu çeklerdeki sahteliğin iğfal kabiliyeti bulunup bulunmadığı ile sözkonusu çeklerdeki yazı ve imzaların H. Ö.’a ait olup olmadığı hususunda rapor alınarak, elde edilecek sonuca göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nun 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) (i) ve (k )bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari ve bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin TCK’nun 158/1-f. son maddesi gereğince temel ceza belirlenirken doğrudan haksız elde olunan yararın iki katının esas alınması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.