Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/17219 E. 2015/31184 K. 11.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/17219
KARAR NO : 2015/31184
KARAR TARİHİ : 11.11.2015

Tebliğname No : 15 – 2011/400045
MAHKEMESİ : Kocaeli 1. Ağır ceza Mahkemesi
TARİHİ : 20/09/2011
NUMARASI : 2010/501 (E) ve 2011/361 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Katılan ile sanığın T…. İnşaat Ticaret ve Pazarlama Limited Şirketi’nin ortakları oldukları, ancak katılanın rahatsızlığı nedeniyle şirket yönetiminden uzak kaldığı dönemde sanığın şirketin karar defterinin 37. sayfasındaki 12/06/2009 tarih ve 35 karar sıra no’lu kararın sol alt bölümündeki Z.. Ş.. ibaresi üzerine sahte imza atarak karar alıp, şirketin sorumlu müdürü olarak kendini şirketi temsile yetkili olarak yeniden görevlendirip süresini uzattığı, ancak bu sırada Z.. Ş..’in toplantıda bulunmadığı ve karar defterini imzalamadığı için sahtecilik yapmış olduğu ve şirketin karar defterindeki bu sahtecilik doğrultusunda Anadolubank ….. Şubesi’nin 03/12/2009 keşide tarihli ve İzmit keşide yerli 150.000 TL bedelli keşidecisi S.. K.. olan çeki keşide edip piyasaya sürdüğü, çekin yine hasta olan ve şirket yönetiminde bulunmayan katılanın namına çekildiği bu şekilde piyasaya sürülerek hem sahte çek düzenlendiği, hem de nitelikli dolandırıcılık suçunun işlendiği, böylece sanığın nitelikli dolandırıcılık ve zincirleme biçimde resmi evrakta sahtecilik suçlarını işlediği iddia edilen olayda;
Ayrıntısı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.03.1992 gün ve 80/98 sayılı kararında da belirtildiği üzere, belgede sahtecilik suçlarında önceden verilen rıza üzerine borçlu yerine onun imzasının atılmasında zarar verme bilinç ve iradesi ile hareket edilmediğinden, suç kastından söz edilemeyeceği, rızanın açık veya zımni olabileceği cihetle; sanığın tüm aşamalarda katılan yerine şirketin yöneticisinin kendisi olduğunu ifade etmesi ve işlerinde fiilen katılanın rahatsızlığı nedeniyle sanık tarafından yürüttüğünün anlaşılmasına göre, katılanın Kocaeli …. Noterliğinin 01.10.2009 tarih,28230 yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Vekaletnamesi ile şirket müdürü sıfatıyla sanık Savaş’tan,şirket adına bazı işlemleri yapması bakımından yetki aldığı, yine katılanın bu vekaletnameyi kullanarak Kastamonu…. Noterliğinin 05.10.2009 tarih, 09088 yevmiye numaralı temliknamesine temlik eden Tesam şirketi adına S.. K.. vekili sıfatıyla imza attığı, bu hususun sanığın yeniden müdür tayin edildiği karardan katılanın haberi ve muvafakatı bulunduğunu ortaya koyduğu,ayrıca İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarının düzenlediği 21.10.2010 tarihli ekspertiz raporunda ilgili kararda katılan adına atılı imzanın sanık eli ürünü olmadığının tespit edildiği, dolayısıyla sanığın atılı suçu işlediğinin mahkumiyetine yeterli kesin ve inandırıcı delillerle sabit olmadığı, öte yandan sanığın, Anadolubank İzmit Şubesine ait 03.12.2009 keşide tarihli çeki katılan namına doldurup onun yerine cirolayarak piyasaya sürmek suretiyle resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işlediği iddia edildiği olayda, çekin sanığın kendi çeki olduğu, savunmasında, yine katılan ile eşit hisselerle 1996 yılında kurdukları Emir Onur Ltd.Şti.nin bankadan çekeceği krediye teminat olarak bu çeki düzenlediğini,bankanın talebi üzerine çeke lehtar olarak diğer ortak olan katılanı yazdığını,keşide tarihi kısmı boş olarak bankaya verdiğini, Emir Onur şirketinin Tesam şirketine aynı zamanda kefil olduğunu,Tesam şirketinin bankaya olan borcunu ödeyememesi nedeniyle bankanın bu teminat çekinin tarih kısmını doldurarak tahsile koyduğunu beyan ettiği, bu beyanın aksine dosyada hiçbir kanıt bulunmadığı,çek üzerinde grafolog bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen 02.05.2011 tarihli raporda çekin 1. cirantası gözüken katılana ait yazıların sanığın eli ürünü olmadığının tespit edildiği, çekin keşidecisi sanık olup çekten doğacak sorumluluğun öncelikle kendisine ait olacağı,çekte lehtar ve diğer cirantaların bulunmasının bu sorumluluğu bertaraf etmeyeceği, ticari hayatın içinde olan ortalama bir kişinin bu surette dolandırıcılık yapmaya kalkışmasının olağan hayat tecrübelerine aykırı olduğu,bu sebeplerle sanığın sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işleme kastıyla hareket ettiğinin ve atılı suçları işlediğinin kesin biçimde sabit olmadığı gerekçesine dayanan kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 11.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.