YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/1719
KARAR NO : 2014/16817
KARAR TARİHİ : 21.10.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/48268
MAHKEMESİ : Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 16/09/2010
NUMARASI : 2010/243 (E) ve 2010/260 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanığın açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen arkadaşı K. D. isimli şahıs ile birlikte ellerinde boş SGK formları ve boyunlarında SGK çalışanı olduklarına dair kimlik kartları asılı olduğu halde katılana ait fırına gelip işyerinde bulunan katılanın oğlu tanık H.. C..’ e SGK’dan geldiklerini söyleyip bordroları istediği, sigortasız işçi çalışıp çalışmadığını sorduğu, işyeri yetkilisi olan o sırada dükkanda bulunmayan katılan ile de telefonda görüşüp ona da işçi ücretlerinin neden az gösterildiğini sorduğu, bu sırada başka fırınların da dolandırıldığını duyan katılanın babası tanık H.. C..’in dükkana gelip sanığı yakaladığı olayda; sanığın katılandan herhangi bir para ve menfaat talep etmemesi sebebiyle eyleminin hazırlık hareketleri aşamasında kaldığı ve dolandırıcılık suçunun icra hareketlerine başlanmadığı gözetilip hazırlık hareketlerinin, iddianame kapsamına göre kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunu’nun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.