YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/17081
KARAR NO : 2015/30963
KARAR TARİHİ : 09.11.2015
Tebliğname No : 11 – 2012/48595
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18/10/2011
NUMARASI : 2011/254 (E) ve 2011/296 (K)
SANIK : F.. İ..
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık (değişen suç vasfına göre dolandırıcılık), resmi belgede sahtecilik (değişen suç vasfına göre özel belgede sahtecilik)
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, keşidecisi …….. olan çeki keşide ederek aldığı mal karşılığında katılana verdiği, çekin bankaya ibrazında sahte olduğunun anlaşıldığı, yapılan incelemede, çekteki keşideci imzasının sanığa ait olduğunun belirlendiği, böylece sanığın nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Özel belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık, katılan ve tanık beyanları, kriminal raporu ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-Dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
a-Katılanın, keşidecisi ……… olan çekin keşideci olmayan sanık tarafından imzalandığını bilerek alıp karşılığında malı sanığa teslim ettiği, sanığın, kendisini, keşideci olarak tanıtmadığı gibi katılanın da keşideci yerine imza atıldığını bizzat gördüğü olayda, katılanın denetim imkanının ortadan kaldırılmadığı, ortada sakatlanan bir iradenin bulunmadığı ve katılanın, başkası yerine imza atıldığını bilerek çeki teslim aldığı dikkate alınarak dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığının anlaşılması karşısında, sanığın 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
b-Kabule göre de; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11/07/2014 tarih ve 2013/15-782 Esas ve 2014/355 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere çekin hile unsuru olarak kullanılmasının daha ağır bir cezayı gerektirmesinin nedeni mağdura bakan yönüdür. Yasal unsurları eksik ya da tümden sahte oluşturulmuş bir çek kullanılarak işlenen dolandırıcılık suçlarında da, bankanın bir maddi varlığı veya böyle bir maddi varlığın bulunduğu algısı hile olarak kullanılmakta, mağdur “çek”e güvendiği için daha kolay aldatılmaktadır. Kaldı ki çekin unsurlarının eksik olması bankanın maddi varlığı olduğu olgusunu da değiştirmemektedir. Bu nedenle aldatma kabiliyetini haiz olması şartıyla çekin tümden sahte olarak oluşturuşmuş olması veya unsurlarının eksik olmasının suçun bu nitelikli halinin oluşumu bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Somut olayda, keşide yeri bulunmayan sahte çek nedeniyle, sanığın 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f, son maddesi gereğince mahkumiyeti yerine suç vasfında yanılgıya düşmek suretiyle ve keşideci yerine sanığın imza attığını katılanın bilmesine rağmen çeki alması durumunun, basit dolandırıcılık kapsamında değerlendirilmesi suretiyle yazılı şekilde hüküm kurularak eksik ceza tayini,
c-Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
d-5237 sayılı TCK’nın 52/1. maddesine göre, adli para cezasının, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yedi yüz otuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan paranın hükümlü tarafından Devlet hazinesine ödenmesinden ibaret olduğu, sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığının, aynı Kanun’un 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında gerekçesi gösterilerek takdir olunacak miktarla çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirleneceği, somut olayda, sanığın, orta sınıf bir esnaf olduğu ve aylık gelirinin 2.000 TL olduğunu belirtmesi karşısında, sanığın sosyal ve ekonomik durumu ile hakkaniyet ve nesafet ile orantılılık ilkeleri de gözetilerek bir miktar belirlenmesi gerektiği gözetilmeden ve herhangi bir gerekçe göstermeden üst hadden uygulama yapılarak hükümde çelişki yaratılması ve 5237 sayılı TCK’nın 3 ve 52/2. maddelerine muhalefet edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi gereğince sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 09/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.