Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/16895 E. 2015/31120 K. 11.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/16895
KARAR NO : 2015/31120
KARAR TARİHİ : 11.11.2015

Tebliğname No : 15 – 2011/399242
MAHKEMESİ : İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 08/12/2010
NUMARASI : 2007/307 (E) ve 2010/339 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığın yokluğunda verilen 08/12/2010 tarihli mahkumiyet kararı, sanığın bildirdiği adrese Tebligat Kanunu 35. maddeye göre tebliğ yapılmış ise de, 11.01.2011 tarih ve 6099 sayılı kanunla değişik Tebligat Kanunu’nun 35/2 maddesine göre, adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi araştırılmadan yapılan tebligat usule uygun olmadığından sanığın temyiz isteminin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, katılan E.. S..’ya ait şirketten 14.650 TL değerinde seramik ve fayans satın alarak, karşılığında keşidecisi A.. O.. olan 6.500 TL değerinde çek ile keşidecisi S…. İnşaat Limited Şirketi olan 8.150 TL değerinde iki adet çek verdiği, çeklerin bankaya ibrazında, keşideci imzalarının sahte olduğunun tespit edildiği, bu suretle sanığın banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
1- Sanığın duruşmada alınan ifadesinde, sahte çekleri sanığın iş yerinden elektrik malzemesi satın alan tanık H.. T..’un getirdiğini beyan etmesi ve 6.500 TL değerindeki çek üzerindeki tanzim yazılarının H.. T..’a ait olduğunun belirlenmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılması amacına yönelik olarak, H.. T..’un, suça konu çekleri vererek satın aldığı iddia edilen elektrik malzemelerine ilişkin fatura veya belgelerin temin edilmesi ile ayrıca H.. T.. hakkında suç duyurusunda bulunulduğunun anlaşılmasına göre, akıbeti araştırılarak dava açılmış ise, açılan dava dosyasının mevcut dosya ile birleştirilmesi ve sanıkların yargılamalarının yapılarak haklarındaki delillerin değerlendirilmesinden sonra, hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde eksik araştırmayla sanık hakkına mahkumiyet kararları verilmesi,
2- Kabule göre de; sahte çeklerin, katılan E.. S..’dan satın alınan malzemeler karşılığında, aynı tarihte verilmesi karşısında, resmi belgede sahtecilik suçunda 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinin uygulanamayacağı gözetilmeksizin sanık hakkında fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.