Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/16429 E. 2015/30949 K. 05.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/16429
KARAR NO : 2015/30949
KARAR TARİHİ : 05.11.2015

Tebliğname No : 15 – 2011/402228

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 14/07/2011
NUMARASI : 2011/1 (E) ve 2011/139 (K)
SANIK : M.. T..
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle, failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir.
Kamu görevlisi, TCK’nın 6. maddesinde tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı, yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı ….Başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
Mal sahibi K nin kiracısı olarak ……… Düğün Salonu’nu işletmekte olan ve Ankara 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/630 E, 2008/1973 K sayılı dosyasında kira alacağı-tahliye davası açılıp 12.09.2008 tarihinde aleyhine sonuçlanmakla, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’ne temyize giden dosya hakkında, …… Barosu avukatlarından sanık ile (07.10.2009 tarihi itibariyle boşandığı kocasının Yargıtay 6. Hukuk Dairesinde tetkik hakimi olduğunu bilerek) temasa geçen katılanın, vekaletli avukatı olmasına rağmen yardım talebinde bulunması üzerine sanığın, aynı işyeri adresinde çalışan avukata vekaletname ve 20.000 TL verilmesi halinde, Yargıtay’daki tanıdıkları vasıtasıyla davayı lehe sonuçlandıracağını vaatle şikayetçiden 1.500 TL’yi elden, nakit olarak alması yanında, 11.02.2009 düzenleme tarihli 18.500 TL bedelli alacaklı kısmı boş bonoyu da alarak (14.05.2009 tarihi itibariyle katılana iade edilen) haksız yarar sağlaması eyleminin TCK’nın 158/2.maddesinde tanımlanan “nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
Sanığın 05.05.2011 havale tarihli dilekçesinde bildirdiği işyeri adresi ile anlatımlarda adı geçen Av. ……. (Altındağ 4. Noterliğinde 2512 yevmiye no’su ile düzenlenen vekaletname sahibi) işyeri adresinin aynı olması, haksız menfaate konu olduğu ileri sürülen 18.500 TL’lik bononun anılan avukata teslim olunduğunun bildirilmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenebilmesi amacına yönelik olarak; yukarıda adı geçen avukatın ve aşamalarda ismi zikredilen Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Tetkik Hakimi …….. ve soruşturma evresinde ifadesi alınan A.. T..’nin iddia ve savunmalar doğrultusunda tanık sıfatıyla usulünce dinlenmeleri, anılan tetkik hakiminin dosyaya matûf “takrir notlarının” ilgili Yargıtay Hukuk Dairesinden temin edilip incelenmesi, toplanan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturmayla yazılı şekilde hüküm tesisi,
Bozmayı gerektirmiş, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.