Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/16369 E. 2014/6298 K. 03.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/16369
KARAR NO : 2014/6298
KARAR TARİHİ : 03.04.2014

Tebliğname No : 4 – 2012/117891
MAHKEMESİ : Aksaray 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 29/12/2011
NUMARASI : 2010/966 (E) ve 2011/544 (K)
SUÇ : Mala zarar verme, tehdit, hakaret

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur.İsnadın ispatı konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek;mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.
Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
Sanığın sürekli alkol alması nedeni ile eşi mağdur Nurhan ile tartıştıkları ve mağdurun olay günü annesi katılan K.. O..’un evine gittiği, mağduru evde bulamayan sanığın, alkollü bir şekilde kayınvalidesi katılanın evine elinde sopa ile gidip zile bastığı, katılanın kapıyı açmaması üzerine aşağı inip aracının bagajından aldığı taşları katılanın balkonuna attığı, ancak balkon camının kırılmadığı, mala zarar verme suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı, apartmanın önünde bağırarak katılan ve mağdura sinkaflı sözlerle hakaret edip, “şimdi taş getirdim, sabah silah getireceğim, buraya kurşun yağdıracağım” diyerek tehdit ettiğinin iddia edildiği somut olayda;
1-Sanığın kastı ve tehdit eyleminin mahiyeti tartışılmadan, aynı eylemle ilgili olarak mağdur yönünden eylemin şikayete bağlı olduğu değerlendirilip, şikayetten vazgeçen mağdur yönünden düşme, katılan yönünden ise takibi şikayete bağlı olmayan tehdit suçunun oluştuğu kabul edilerek TCK’nın 106/1-1. cümle uyarınca ceza tayin edilmek suretiyle çelişki oluşturulması,
2-Suç tarihi itibariyle katılanın sanığın kayınvalidesi olması nedeniyle, TCK 167/1-b hükmü gereğince mala zarar verme suçundan sanık hakkında ceza verilemeyeceğinin gözetilmemesi,
3-Sanığın tehdit suçundan 1 yıl 8 ay erteli hapis cezasına mahkumiyetine ilişkin Aksaray 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2007/394-684 sayılı ilamının kesinleşme şerhi içermediği, ayrıca bu ilamın adli sicil kaydında da yazılı olmadığı gözetilmeden, anılan hükmün kesinleşip kesinleşmediği açıkça belirlenmeden, sanığa hakaret suçundan ceza tayin edilirken “mükerrir olduğu ve yasal zorunluluk” bulunduğu belirtilerek seçimlik cezalardan hapis cezasının tercih edilmesi,
Kabule göre;
Sanığın katılanın evinin balkon camına taş attığı ancak camların kırılmadığından bahisle mala zarar verme suçuna teşebbüs ettiği iddiasıyla dava açıldığı halde, zararın gerçekleşip geçekleşmediği araştırılmadan ve CMK 226. maddeye muhalefet edilip sanığın ek savunması alınmadan tamamlanmış mala zarar verme suçundan ceza tayin edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, O yer Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.