Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/1627 E. 2014/18047 K. 04.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/1627
KARAR NO : 2014/18047
KARAR TARİHİ : 04.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2012/313318
MAHKEMESİ : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/02/2010
NUMARASI : 2009/340 (E) ve 2010/28 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanıkların birlikte hareket ederek, şikayetçiye ticari ilişkilerinden dolayı sahte olarak düzenledikleri çeki vermek suretiyle resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işledikleri iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda; 14/09/2009 tarihli bilirkişi raporunda, suça konu çekteki keşideci imzasının sanıkların eli ürünü olmadığının, söz konusu çekin muhtemelen başka belgeden kesilmek suretiyle elde edildiğinin tespit edilmiş olması, sanık H.. K..’ın Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/1102 değişik iş sayılı dosyasında alınan savunmasında “..imzaların kime ait olup olmadığını bilemiyorum, … hangi çek olduğunu da bilemiyorum…” şeklinde beyanda bulunması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti amacıyla; suça konu çekin ve bilirkişi raporunun sanık H.. K..’a okunup gösterilerek, çeki kendisinin keşide edip etmediği, keşideci imzası kendisine ait değilse çekteki keşideci imzasının kime ait olduğu, kendisinin suça konu çeki şikayetçiye verip vermediği konularında ayrıntılı olarak savunma ve delillerinin tespit edilmesinden sonra, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04/11/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.