Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/15971 E. 2015/30629 K. 02.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/15971
KARAR NO : 2015/30629
KARAR TARİHİ : 02.11.2015

Tebliğname No : 11 – 2011/140639

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 04/11/2010
NUMARASI : 2009/936 (E) ve 2010/640 (K)
SANIKLAR : F.. Y.., A.. E..
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda; kendisini Murat olarak tanıtan sanık F…’ın katılanın Seyrantepe İlçesi’nde satışa çıkarttığı arsayı almak için talip olduğu ve pazarlık yaptığı, olay günü katılanı arayarak buluşmak istediği, Levent Çarşı’da oturup konuşurlarken yanlarına gelen kendini Macar asıllı doktor Muhammed olarak tanıtan diğer sanık A Ö…’ın da yanlarına gelerek oturmak istediği, konuşmalarında kendisinde değerli taşlar olduğunu ve uygun fiyata satmak istediğini söylemesinden sonra sanık F..’ın araya girerek söz konusu taşlarla ilgili pazarlığa girdiği ve taşların satımı konusunda her iki sanığın 15.000 Euro’ya anlaşmış gibi yaptıkları, kendini Murat olarak tanıtan sanık F…’ın katılana o an üzerinde para olmadığını söyleyerek ileride arsa alımında hesaplaşmak üzere katılandan 30.000 TL para istediği, bunun üzerine katılanın 21.500 TL’yi sanık A..’e verdiği, akabinde her iki sanığın da ortadan kaybolduğu ve bu şekilde birlikte hareket ederek şikayetçiye karşı dolandırıcılık suçunu işledikleri anlaşılmakla, mahkemenin mahkumiyete yönelik kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
TCK.nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkı ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmeye, altsoyu dışında kalanlarla ilgili hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hiçbir ayrım yapılmaksızın koşullu salıvermeye kadar hak yoksunluğuna hükmolunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hükümden 5237 sayılı TCK.nun 53/1. maddesinin uygulamasına ilişkin kısmın çıkartılarak yerine “sanığın, 5237 sayılı TCK.nun 53/1-3 madde ve fıkraları uyarınca, (c) bendinde sayılan kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkı, vesayet ve kayyımlığa ait haklardan koşullu salıverilmeye kadar, madde ve bendlerde sayılan diğer haklardan ise hükmolunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” yazılmak suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 02.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.