Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/15941 E. 2015/30903 K. 05.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/15941
KARAR NO : 2015/30903
KARAR TARİHİ : 05.11.2015

Tebliğname No : 11 – 2011/317833

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 24/06/2011
NUMARASI : 2010/402 (E) ve 2011/195 (K)
SANIK : K.. Ü..
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, Resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
27/10/2010 tarihli ekspertiz raporuna göre; “…tamamen sahte olarak oluşturulmuş…” ve “mevcut durumu itiberiyle aldatma kabiliyetini haiz…” olduğu kanaati bildirilen suça konu, …….Ltd. ticari ünvanlı şirketin, G.. B../Adana …… şubesi nezdinde bulunduğu belirtilen çek hesabından üretilmiş (2301-2325) ve teslim edilmiş görünen çek karnesine ait 21/12/2009 keşide (ibraz) tarihli, ……. seri no’lu, 13.500 TL bedelli, “hamiline” düzenlenmiş çek yaprağını, sanığın; ikinci ciranta sıfatıyla 09/12/2009 tarihli fatura karşılığı aldığı kömür ve sair borç bedeli olarak ………. adlı firmaya (katılan A.. O..) vererek haksız yarar sağlaması eylemlerinin “nitelikli dolandırıcılık” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarını oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
1-Gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenebilmesi amacına yönelik olarak; öncelikle çek hesabı sahibi olarak görünen …….Ltd. ünvanlı şirketin suç tarihi itibariyle ortak ve yetkilisini gösterir bilgi ve belgelerin ilgili Ticaret Sicili Memurluğundan istenmesi, seri no’su ibitariyle suça konu çek yaprağını da ihtiva eden “çek karnesinin” (2301-2325)” hangi tarihte, kime teslim edildiğini gösterir teslim-tesellüm belgesi örneğinin ilgili banka şubesinden temin edilmesi ve …. seri no’lu çek yaprağı için kayıp/çalıntı başvurusu olup olmadığının öğrenilmesi, Edremit C. Başsavcılığının 2010/2014 sor.no’lu (F. C. hakkında) evrak akıbetinin araştırılması, 23/12/2009 tarihli “Araştırma Tutanağı” içeriği dikkate alınarak “…semt pazarlarında pazarcılık yaptığı …………….. sorulduğunda bulunabileceği…” savunulan F. C. (birinci ciranta) hakkında araştırma yaptırılması, suça konu çekin ön yüzündeki imza, yazı ve rakamlar ile arka yüzündeki imza, yazı ve rakamların sanık (bulunabildiği takdirde F. C.) eli ürünü veya aynı şahıs eli ürünü olup olmadığı hususunda uzman bilirkişiden rapor alınması, sanığın, suça konu çeki “sahteliğini bilerek kullandığına” dair somut delillerin nelerden ibaret olduğunun “denetime olanak verecek şekilde” ortaya konulması, toplanan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturmayla yazılı biçimde kararlar verilmesi,
2-Kabullere göre de; a-TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan “sanığın kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerine” ilişkin hak yoksunluğunun koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanabileceğinin nazara alınmaması,
b-“Nitelikli dolandırıcılık” suçu açısından; TCK’nın 158/1-f-son madde hükmüne göre; adli para cezası miktarının suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamayacağının gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, hükmolunan cezalar açısından kazanılmış hakların saklanmasına, 05/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.