YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/15913
KARAR NO : 2015/30873
KARAR TARİHİ : 05.11.2015
Tebliğname No : 11 – 2012/78725
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 24/11/2011
NUMARASI : 2011/144 (E) ve 2011/255 (K)
SANIK : C.. A..
SUÇ : Bilişim sistemleri, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Katılanın, aralarında ticari ilişki bulunan temyiz dışı sanık …….. teminat olması amacıyla 6.1.2009 vade, 28.7.2004 tanzim tarihli, alacaklısı ……. borçlusu kendisi olan 23912 dolarlık senet verdiği, akabinde sanık …… diğer sanık ….. ile birlikte hareket ederek suça konu senedin miktar hanesinde tahrifat yaptıkları, daha sonra sanık ….. senedi ciro yoluyla sanık ….. verdiği, sanık ….. da sözkonusu senedi icra takibine koyduğu, bu şekilde sanığın hileli hareketler yaparak menfaat temin etmeye çalışmak suretiyle üzerine atılı suçları işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Sanığın aşamalarda değişmeyen ifadesinde, suça konu senedi alacağı olduğu temyiz dışı sanık …….. aldığını söyleyerek atılı suçlamaları kabul etmemesi, bu beyanlarının ……. tarafından doğrulanması, temyiz dışı sanık ….. savunmasında, sözkonusu senedi aralarında ticari ilişki bulunan katılandan teminat kapsamında tanzim edilmiş bir şekilde aldığını belirtmesi, suça konu senetteki miktarla ilgili rakamda yapılan tahrifat ile miktarın yazıyla yazılan kısmın aynı elin ürünü olduğuna dair bilirkişi raporunun bulunması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, suça konu senetteki rakamda yapılan tahrifat ile miktarın yazı ile yazılması kısımlarının katılanın eli ürünü olup olmadığı ve senetteki sahteciliğin aldatma kabiliyetine haiz bulunup bulunmadığı hususlarında kriminal raporu alınması, temyiz dışı sanık …… sözkonusu senedi 231.912 USD olarak katılandan teminat amacıyla alıp almadığının sanık ….. ve katılanın ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesiyle tespit edilmesi ve sanık …… sahibi olduğu şirketin %25 hissesini temyiz dışı sanık ……. devredip devretmediğinin ticaret sicil kayıtlarından araştırılarak belirlenmesinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
2- Sanığın, tahrifat yapılmış senedi kamu kurumu niteliğinde olan icra müdürlüğünde takibe koyarak katılandan menfaat temin etmeye çalışmaktan ibaret eyleminin, TCK’nın 158/1-d, 35. maddelerinde düzenlenen kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılığa teşebbüs suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
3- Adli sicil kaydına göre, sabıkası bulunmayan sanık hakkında duruşmadaki olumlu davranışları lehe değerlendirilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinden ilk hükümde faydalandırıldığı halde “suçun işleniş biçimi, sanığın kişiliğindeki özellikler, vesair hallerine göre“ denilerek çelişkili bir yorumla ve denetlenebilir yeterli gerekçe gösterilmeden TCK’nın 51.maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.11.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.