Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/15901 E. 2015/30803 K. 04.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/15901
KARAR NO : 2015/30803
KARAR TARİHİ : 04.11.2015

Tebliğname No : 11 – 2012/23438

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/11/2011
NUMARASI : 2010/427 (E) ve 2011/319 (K)
SANIK : H.. T..
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın Fortis Bank …… Şubesine ait 10/08/2009 keşide günlü 10.000 TL tutarlı keşidecisi O.R.K. Tekstil San. İç ve Dış Tic. Ltd. olarak görünen çeki, yetkisi olmadığı halde sahte olarak düzenleyip, Belya Tekstil San. Tic. Ltd. adına ciro ettikten sonra, suça konu çekte ikinci ciranta olarak görünen ……… Tekstil Konfeksiyon isimli işletmeye ticari ilişki gereği verdiği, çekin ciro silsilesi yoluyla şikayetçi M.. E..’e geçtiği, katılan M.. E.. tarafından Akbank …. Şubesine ibraz edildiği, banka tarafından karşılığının olmadığına dair çek arkasına şerh verildiği, şikayetçi vekilinin karşılıksız çek düzenlemek suçundan keşideci şirket yetkilisi hakkında şikayetçi olması üzerine yapılan soruşturmada, çekin şirket yetkilisi olan Y.. U.. tarafından düzenlenmediğinin, sanık tarafından düzenlendiğinin tespit edildiği, böylece sanığın sahte çek düzenleyip kullanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddia edilen olayda;
Ayrıntısı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.03.1992 gün ve 80/98 sayılı kararında da belirtildiği üzere, belgede sahtecilik suçlarında önceden verilen rıza üzerine borçlu yerine onun imzasının atılmasında zarar verme bilinç ve iradesi ile hareket edilmediğinden, suç kastından söz edilemeyeceği, rızanın açık veya zımni olabileceği cihetle; sanığın tüm aşamalarda “kendisi şirket kuramadığı için Y.. U.. adına kurdukları …… Tekstil Şirketinin gerçekte yöneticisi kendisi olduğunu, işleri fiilen kendisinin yürüttüğünü, tanık Y.. U..’ın bankadan aldığı çek yapraklarını kendisine verdiğini, aralarındaki sözlü anlaşmaya binaen çekleri kendisinin keşide ettiğini, çekteki imzanın kendisine ait olduğunu, borcu kabul ettiğini, ekonomik durumu bozulduğu için çek bedelini ödeyemediğini” savunması, tanık Y.. U..’ın da yargılama aşamasında sanığın bu beyanlarını doğrulaması, şirketin kendi adına kurulduğunu ancak gerçek sahibinin sanık olduğunu, bankadan aldığı çek karnesini götürüp sanığa teslim ettiğini beyan etmesi karşısında, sanığın suç kastının belirlenebilmesi ve gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde ortaya çıkarılabilmesi bakımından, sanığın bu şekilde başka şahıslara da çek keşide edip etmediğinin ve çek karnesini veren bankadan bu yolla keşide edilen çeklerin daha öncesinde ödenip ödenmediğinin araştırılıp, gerektiğinde çek/çeklerin verildiği kişiler de tanık olarak dinlenerek, suça konu çekle ilgili icra takibi yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise takibe itiraz edilip edilmediği belirlendikten ve ilgili icra dosyasının onaylı örneği dosya arasına alındıktan sonra UYAP ortamında yapılan araştırmada, benzer nitelikteki fiilleri nedeniyle sanık hakkında kamu davaları bulunduğu anlaşılmakla, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.04.2014 gün ve 2013/11-397- 2014/202 sayılı kararında açıklandığı üzere, belgelerde sahtecilik suçunun hukuki konusunun kamu güveni olduğu ve fiil tarihleri de dikkate alınarak; sanığın fiillerinin her biri yenilenen kasıtla işlenmiş ayrı suçları mı, yoksa bir suç işleme kararıyla kanunun aynı hükmünün kısa zaman aralıkları içerisinde, birkaç kez ihlal etmek suretiyle zincirleme biçimde işlenmiş tek suçu mu oluşturduğunun değerlendirilmesi açısından, bu dosyanın benzer nitelikteki İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/413 esas ve 2012/279 esas, İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/359 esas ve 2011/75 esas sayılı dosyaları,İzmir 15.Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/508 esas sayılı dosyası ile varsa benzer eylemler nedeniyle açılmış başka davaların akıbeti araştırılıp mümkünse mevcut dava ile birleştirilmesi, aksi halde özetinin duruşma tutanağına geçirilip, bu davayı ilgilendiren onaylı örneklerinin dosyaya intikal ettirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini yerine eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.