Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/1571 E. 2014/16751 K. 20.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/1571
KARAR NO : 2014/16751
KARAR TARİHİ : 20.10.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/54157
MAHKEMESİ : İzmir 21. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 21/09/2010
NUMARASI : 2010/412 (E) ve 2010/609 (K)
SUÇ : Güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Katılana ait T.. T.. A.Ş.’de satış görevlisi olarak çalışan sanık Sevgül’ün, A.Kargo B. Şubesince kendisine teslim edilen 6 adet mal yüklü kargoyu şirkete teslim etmediği, ayrıca yetkili olmadığı halde şirket merkezine götürülen şirkete ait dosya kargolarını da teslim aldığı halde katılana ulaştırmadığı, ayrıca müşterilere yaptığı harici satışlardan elde ettiği paralardan 292 TL’lik kısmını muhasebeye teslim etmediği ve bu şekilde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan somut olayda ; Mahkemece sanığın kendisine teslim edilen 6 adet kargoyu şirkete teslim etmemesi ve sanığın kargo teslim alma görevi bulunmaması nedeniyle eylemin basit güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilmiş ise de ; dosyada bulunan kargo şirketine ait irsaliyeli faturalara göre kargoların 2005 yılı nisan ve mayıs aylarında sanığa teslim edilmesi, ayrıca iddianamede sanığın müşterilerden haricen tahsil ettiği 292 TL’yi muhasebeye vermediğinden de bahsedilmesine rağmen bu hususun mahkemece tartışılmaması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, öncelikle her bir iddia bakımından suç tarihinin net bir şekilde belirlenmesi suretiyle suçun zamanaşımına uğrayıp uğramadığının tartışılması, sanığın müşterilerden tahsil ettiği 292 TL’yi şirkete vermediği iddiasının da araştırılarak sonucuna göre eylemin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmayacağı ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de ;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2007 tarih ve 2007/10-108 E.,2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamasına rağmen, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin adli para cezasının alt sınırın üzerinde 60 gün olarak tayin edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.