Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/15552 E. 2014/8100 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/15552
KARAR NO : 2014/8100
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/405703
MAHKEMESİ : Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/09/2011
NUMARASI : 2011/102 (E) ve 2011/171 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun, kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi TCK’nın 158/1-b bendinde, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlar, başkalarına güven duymaya, sığınmaya en fazla ihtiyaç duyduğu anlardır. Kişinin örneğin doğal bir afete veya trafik kazasına maruz kalmasından ya da hastalığı yüzünden içine düştüğü çaresizlikten yararlanılarak aldatılması daha kolaydır. Zor ve tehlikeli durumda olduğunu söyleyerek menfaat sağlanması, acıma ve yardım duygularının kötüye kullanılması suretiyle suçun işlenmesindeki kolaylık nedeniyle bu hâl ağırlaştırıcı neden sayılmıştır. Bir yakınının hastanede, karakolda, cezaevinde, vb, zor veya tehlikeli bir durumda olduğundan bahisle, ona götürülmek
üzere para ve eşya olarak mağduru dolandıran kimse, onun, merhamet, acıma, yardıma koşma, korku ve telaşa kapılma duygularını sömürmektedir. Tehlikeli durumun gerçekte var olmadığı halde mağdurun buna inandırılmış olması nitelikli halin uygulanması için yeterlidir. Yalanda olsa mağdur gerçekte düşmüş olabileceği tehlikeli durum veya zor şartlar içine düşmekte ve o durumun gerektirdiği ruhsal ve psikolojik tepkilerle hareket etmektedir.
Somut olayda; olay tarihinde Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi beyin cerrahi bölümünde yatan hastasına refakatçi olarak bulunan katılan Sevdiye’nin yanına gelen sanıklardan Erhan’ın kendisini doktor olarak tanıttığı, Alican’ın da yanında durduğu, Erhan’ın katılana babasının acil olarak başka hastaneye sevk edilip film çekilmesi gerektiğini bunun için vezneye 1.200 TL yatırılacağını söylediği, Erhan ile katılanın konuştuğu sırada sanık Alican’ın hasta yakını gibi davranıp Erhan’a hastasıyla ilgili sorular sorarak Erhan’ın doktor olduğuna katılanı inandırdıkları katılan “yanımda para yok temin etmem lazım” deyince Erhan’ın, değerli eşyalarda emanet olarak alınıyor dediği, bunun üzerine katılanın bir adet bileziği çıkartarak sanık Erhan’a vermesi şeklinde gerçekleştiği iddia olunan olayda,
Dosya içeriği ve oluşa göre, TCK’nın 158/1-b maddesindeki nitelikli dolandırıcılık suçunun gerçekleşebilmesi için sanığın mağdurun ‘içinde bulunduğu tehlikeli veya zor şartlardan’ yarar elde etmesi gerekmekte olup olayda tedavisi hastane de ortamında devam eden hastanın ‘tehlikeli durum veya zor şartlar’ kapsamında bulunduğundan söz edilemeyeceği, katılana hastane görevli doktor olduğu izlenimi vererek tedavi için para isteyip hile ile ikna ederek alan sanıkların eyleminin TCK’nın 157/1 maddesi kapsamında basit dolandırıcılık suçu vasfında bulunduğu gözetilmeden yazılı şekilde nitelikli dolandırıcılık olarak kabulü ile TCK’nın 158/1-b maddesi ile hüküm kurulması.
Kabule göre de,
Sanık A.. G.. hakkında kurulan hükümde, hapis cezası alt sınırdan tayin olunduğu halde ayrıca yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden aynı gerekçeyle adli para cezasına esas alınması gereken tam gün sayısının alt sınırdan uzaklaşılarak tayini suretiyle çelişkiye düşülmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28/04/2014 tarihinde oy birliği ile karar verildi.