Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/15549 E. 2015/30515 K. 22.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/15549
KARAR NO : 2015/30515
KARAR TARİHİ : 22.10.2015

MAHKEMESİ : Kartal 1. Ağır (İstanbul Anadolu 1.) Ceza Mahkemesi
ılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Yurt dışında yaşamakla birlikte Z.. B..-Tuzluçayır (Ankara) şubesi nezdinde döviz hesabı açtırmış bulunan şikayetçi-katılan Serdal’ın, baba bir ana ayrı abisi olan sanığın, şikayetçi Serdal’ın nüfus cüzdanını rızası hilâfına bir şekilde ele geçirip, onun fotoğrafı yerine kendi fotoğrafını yapıştırdıktan sonra Kartal Nüfus Müdürlüğüne “yenileme” başvurusunda bulunup suça konu L 11 567715 seri no’lu (üzerinde kendi fotoğrafı bulunan) nüfus cüzdanının sahte düzenlenmesini sağlayarak 13.02.2009 tarihi itibariyle teslim almasını müteakip; şikayetçi Z.. B..-Kartal şubesine 18.09.2009 ve 23.09.2009 tarihlerinde (suça konu sahte nüfus cüzdanını da ibraz ederek) ilk seferde 1.000, ikincisinde ise 1.036,13 €uro dövizi (tediye makbuzlarına taklit imzaları atarak) alması eylemlerinin “zincirleme nitelikli dolandırıcılık” ve “zincirleme resmi belgede sahtecilik” suçlarını oluşturduğunu iddia edilen somut olayda;

I)Şikayetçi (katılan sıfatı 07.09.2011 tarihli hükümle birlikte mahkemece kaldırılan) Z.. B.. vekilinin sanık hakkında “Resmi belgede sahtecilik” suçundan verilen “mahkumiyet” hükmüne yönelen temyiz itirazının incelenmesinde:
TCK’nın “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı Üçüncü Kısmının “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” alt başlığının 204. maddesinde tanımlanan “Resmi belgede sahtecilik” suçu açısından, doğrudan zarar görmeyen şikayetçi bankanın, kamu davasına katılma hakkı bulunmadığından, 03.05.2011 tarihli duruşmada verilen “müdahil” sıfatı da hükümle birlikte mahkemece kaldırıldığından, şikayetçi banka adına vekilinin 13.09.2011 havale tarihli dilekçesiyle vaki temyiz isteminin, 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 317.maddesi gereğince “sıfat yokluğu” nedeniyle REDDİNE
II)Şikayetçi (katılan sıfatı 07.09.2011 tarihli hükümle birlikte mahkemece kaldırılan) Z.. B.. vekilinin ve sanık müdafiinin, sanık hakkında “zincirleme nitelikli dolandırıcılık” suçundan verilen “mahkumiyet” hükmüne yönelen temyiz itirazlarının incelenmesine gelince:
Sanığa yüklenen “zincirleme nitelikli dolandırıcılık” suçundan doğrudan doğruya zarar gören Z.. B..na, CMK’nın 260. ve 237/2. madde hükümlerine göre “katılan sıfatı verilerek yapılan incelemede:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma-kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan banka vekili ile sanık müdafininin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Suçtan elde olunan haksız menfaat miktarı belli olmakla; adli para cezasının belirlenmesine esas alınacak temel tam gün birim sayısının suçtan elde olunan haksız yararın iki katından az olmayacak şekilde belirlenmesi, bu miktar üzerinden varsa arttırma ve eksiltme hükümlerinin tatbiki neticesinde ortaya çıkacak tam gün birim sayısı ile TCK’nın 52. maddesine göre bir gün karşılığı 20-100 TL arasında takdir edilecek miktarın çarpılması ile sonuç adli para cezasının tayini gerekirken yazılı biçimde uygulama yapılması,
2-Kendisini vekille temsil ettiren katılan banka lehine (sanık aleyhine) hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maktu vekâlet ücretine hükmolunmaması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince ugyulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak; yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususların aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hüküm fıkrasının (2. no’lu) üçüncü paragrafının hükümden çıkartılması ve birinci paragrafındaki “80” rakamı yerine “443”, ikinci paragrafındaki “100” rakamı yerine “553”, dördüncü paragrafındaki “4433” rakamı yerine “276 GÜN” beşinci paragrafındaaki “2216” rakamı yerine “138 GÜN” altıncı paragrafındaki “1846” rakamı yerine ise “115 GÜN” rakamları yazılmak ve altıncı, yedinci paragrafları arasına “Sanığa verilen gün karşılığı adli para cezasının, TCK’nın 52/2. maddesi uyarınca günlüğü takdiren 20 TL’den hesaplanarak netice itibariyle 9 AY 10 GÜN HAPİS ve 2.300 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, “paragrafı yazılmak ve hükümdeki 4 no’lu paragrafın hükümden çıkartılıp yerine “Katılan Z.. B.. kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki A.A.Ü.T.’ye göre 2.200 TL maktu vekalet ücretinin sanıktan alınıp katılan bankaya verilmesine, “paragrafı yazılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.