Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/1539 E. 2014/16907 K. 21.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/1539
KARAR NO : 2014/16907
KARAR TARİHİ : 21.10.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/39587
MAHKEMESİ : İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 29/03/2010
NUMARASI : 2009/328 (E) ve 2010/53 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
1-Sanık H.. O..’ın fotoğrafçılık üzerine iş yeri bulunduğu, diğer sanık G.. E..’nin ise onun yanında çalışan işçi olarak çalıştığı, sanık Hakkı’ya ait iş yerinde sigortalı olarak gösterilen sanık G.. E.. için yüksek kazançlar ile bildirim yapıldığı ve buna bağlı olarak da sürekli olarak geçici iş
göremezlik ödeneği aldığı, iş yerinde uzun yıllardan beri sanık Gülseren’in çalıştığı, her iki sanığın ikametgah adresi olarak da aynı adresin tespit edildiği, sanık G.. E..’ye ödenen geçici iş göremezlik ödeneği tutarının yapılan incelemeler sonucu 57.746.73 TL olarak belirlendiği, sanık Hakkı’nın yanında çalışan işçisi Gülseren’e ödediği ücretlerin tutarı ile sanık Hakkı’nın fotoğrafçı dükkanının bulunduğu çevredeki iş hacmi gözetildiğinde, bu kazancı elde etmesine olanak bulunmadığı, kuruma olan prim borçlarını ödemediği gibi, kayıtlı bulunduğu odadan elde edilen bilgilerde, sanık Hakkı’nın yıllık aidatı olan 160.00 TL’yi dahi ödeyemediği, aynı semtte faaliyet gösteren diğer fotoğrafçıların çalışanlarına asgari ücret ödedikleri, yine fotoğrafçı dükkanının gelir ve gider durumu göz önünde bulundurulduğunda, sanık Gülseren’e yüksek oranda aylık ücret ödenmesine olanak bulunmadığı, sanık Gülseren’e yapılacak ödemenin asgari ücret rakamları üzerinden yeniden yapılan hesaplanmış tutarı düşüldüğünde kalan miktarın 47.899.64 TL olacağı ve bu paranın sanık Gülseren’e fazladan verilen para olduğunun belirlendiği, bu şekilde sanıkların kurum zararına yol açtıkları, her iki sanığın fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek, kamu kurumu olan SGK’ya işyeri çalışanına yüksek oranda maaş ödenmiş gibi bildirimde bulunmak suretiyle, bunun karşılığında yüksek oranda geçici iş göremezlik parası aldıkları iddia olunan somut olayda; suça konu işyerinin yasal mevzuata uygun bir işyeri olduğu, sanık Gülseren’in bu iş yerinde gerçek bir çalışmasının olduğunun SGK yetkililerince yapılan denetimlerde belirlendiği, sanık Hakkı’nın yanında çalışan sanık Gülseren ile asgari ücretin üzerinde bir ücret vermesini engelleyen yasal bir düzenleme bulunmadığı, sanık Gülseren’e ait kuruma sunulan iş göremezlik raporlarının sahteliklerinin iddia olunmadığı ve yüksek ücret verilmesi karşısında katılan kuruma yüksek prim ödemesi yapılmasının gerekmesi karşısında, sanık Hakkı’nın prim borçlarını ödememesi ve sanık Gülseren’in geçici iş görememezlik parası alması hususlarının katılan SGK kurumu ile sanıklar arasında hukuki ihtilaf kapsamında kaldığı, nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanıkların beraatlari yerine isabetsiz gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
2-Kabule göre de;
Sanıklar hakkında verilen gün para cezaları ile ilgili olarak, hükmün “delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi” bölümünde “her bir günü takdiren 20 TL’den olmak üzere paraya çevrilmiştir.” denilmesine rağmen hüküm kısmında günlüğü 30 TL’den paraya çevrilmiş olması, bu hususta da alt sınırdan uzaklaşmayı gerektirir yasal ve yeterli gerekçe gösterilmemesi suretiyle hükümde karışıklığa neden olunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.