Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/15240 E. 2014/8090 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/15240
KARAR NO : 2014/8090
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/395399
MAHKEMESİ : Denizli 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 06/09/2011
NUMARASI : 2011/58 (E) ve 2011/272 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun, kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi TCK’nın 158/1-b bendinde, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlar, başkalarına güven duymaya, sığınmaya en fazla ihtiyaç duyduğu anlardır. Kişinin örneğin doğal bir afete veya trafik kazasına maruz kalmasından ya da hastalığı yüzünden içine düştüğü çaresizlikten yararlanılarak aldatılması daha kolaydır. Zor ve tehlikeli durumda olduğunu söyleyerek menfaat sağlanması, acıma ve yardım duygularının
kötüye kullanılması suretiyle suçun işlenmesindeki kolaylık nedeniyle bu hâl ağırlaştırıcı neden sayılmıştır. Bir yakınının hastanede, karakolda, cezaevinde, vb, zor veya tehlikeli bir durumda olduğundan bahisle, ona götürülmek üzere para ve eşya olarak mağduru dolandıran kimse, onun, merhamet, acıma, yardıma koşma, korku ve telaşa kapılma duygularını sömürmektedir. Tehlikeli durumun gerçekte var olmadığı halde mağdurun buna inandırılmış olması nitelikli halin uygulanması için yeterlidir. Yalan da olsa mağdur gerçekte düşmüş olabileceği tehlikeli durum veya zor şartlar içine düşmekte ve o durumun gerektirdiği ruhsal ve psikolojik tepkilerle hareket etmektedir.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Somut olayda; sanığın olay tarihinde Denizli Devlet Hastanesinde yatan hastasına refakatçi olarak bulunan katılanı hastane odası telefonundan arayarak “hastanızın tahlilleri iyi çıkmadı acilen başka hastaneye götürülmesi gerekli bunun için de vezneye ödeme yapılacak vezneye gidin, Murat isimli görevli orada yardımcı olacak” dediği, katılan veznenin önüne gittiğinde yanına gelen sanığın “adım Murat hasta hakları bölümünde çalışıyorum” diye söylediği, katılan “param yok” dediğinde; “para yoksa emanete değerli eşya da alıyoruz” deyince katılanın 1.000 TL değerinde bileziği çıkartarak sanığa verdiği, sanığın ise katılana bazı kağıtlar vererek sen bunları hemşireye imzalat diyerek oradan uzaklaştğı şeklinde gerçekleştiği iddia olunan olayda,
Dosya içeriği ve oluşa göre, TCK’nın 158/1-b maddesindeki nitelikli dolandırıcılık suçunun gerçekleşebilmesi için sanığın mağdurun “içinde bulunduğu tehlikeli veya zor şartlardan” yarar elde etmesi gerekmekte olup olayda tedavisi hastane ortamında devam eden hastanın “tehlikeli durum veya zor şartlar” kapsamında bulunduğundan söz edilemeyeceği, gibi TCK’nın 158/1-d maddesine göre kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılmasının da söz konusu olmadığı zira sanığın devlet hastanesine ait herhangi bir kıyafet, kimlik kart gibi unsurları olayda kullanmadığı, hastane ortamı içinde katılana hastane görevli olduğu izlenimi vererek tedavi için para isteyip hile ile ikna ederek alan sanığın eyleminin TCK’nın 157/1. maddesi kapsamında basit dolandırıcılık vasfında bulunduğu gözetilmeden yazılı şekilde nitelikli dolandırıcılık olarak kabulü ile 158/1-b-d maddeleri ile hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28/04/2014 tarihinde oy birliği ile karar verildi.