Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/15161 E. 2015/29920 K. 13.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/15161
KARAR NO : 2015/29920
KARAR TARİHİ : 13.10.2015

MAHKEMESİ : Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi
i belgede sahtecilik, İİK 333/A maddesine muhalefet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir. Türk Ticaret Kanunu’nun 14. maddesinde; Tacir, kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir. Ticaret şirketleri, aynı Kanun’un 124. maddesinde, Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir. Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Kooperatif yöneticilerinin, kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler kanunun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Buna göre; Yönetim Kurulu, kanun ve ana sözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir. Bu suçun oluşabilmesi için,Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.
Katılanın İstanbul’da mali müşavir olarak çalıştığı, Anpak Gıda A.Ş. isimli şirketinin raporlarını hazırladığını, bu iş karşılığında 36.800 TL alacaklı olduğunu, bu alacağına karşılık S.. T.. Karalar’ın kendisine senet verdiğini, senedin bedeli ödenmeyince icra takibinde bulunduğu, icra takibi sırasında sanık S.. T.. Karalar’ın şirketi temsile yetkili olmadığını belirterek takibin durdurulması için dava açtığını, daha sonra davanın takip edilmemesi sebebiyle davanın düştüğü, yapılan araştırmada sanık S.. T.. Karalar’ın şirketin genel merkezini temsile yetkili olmadığını, Karacabey Şubesi yetkilisi olmasına rağmen kendisini şirketin genel temsilcisi gibi göstererek senet imzaladığını ve bu şekilde sahte evrak düzenlediği, sanık Y.. P..’ın icra takibinde haczedilen malları satın alıp daha sonra sanık S.. T.. Karalar’a devrettiğini, sanık C.. K..’ın ise sanık S.. T.. Karalar ile evlilik sözleşmesi yaptığını, icra takibi sırasında evlilik sözleşmesini ileri sürerek evlerindeki eşyaların şahsi eşyası olduğunu beyan ederek istihkak iddiasında bulunduğunu, böylece sanık S.. T.. Karalar’ın resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık diğer sanıkların ise İİK’nın 333/A maddesine muhalefet suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda; katılanın sanık S.. T.. Karalar’ın senedi düzenlerken şirket yetkilisi olmadığını bildiğini beyan etmesi, diğer sanıkların ise eylemlerinin tamamen hukuki olması karşısında sanıkların üzerlerine atılı suçlar yönünden haklarında kurulan beraat hükümlerinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA, 13/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.