Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/14989 E. 2015/29034 K. 29.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/14989
KARAR NO : 2015/29034
KARAR TARİHİ : 29.09.2015

MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi

SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde,dolandırıcılık suçunun,Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi ,nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için,Kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın,sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa,dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir. Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır.5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka,48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil,sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler,bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır. Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa
karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa,basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanığın katılan ile aynı sitede çalıştığı, bir şekilde katılanın kimlik bilgilerini elde ettiği ve bu bilgileri kullanarak kendi resminin olduğu ancak katılanın bilgileri bulunan sahte nüfus cüzdanı ikametgah senedi tanzim ettirdiği sonrasında bu belgeleri kullanarak müşteki banka şubesinden 6000 TL kredi kullandığı ve bu şekilde üzerine atılı suçları işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde,
Sanık ve katılan beyanları ile tüm dosya kapsamına göre atılı suçun sanık tarafından işlendiği anlaşılmakla hakkında verilen mahkumiyet kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanın temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2-Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde,
a-Belgede sahtecilik suçlarında; aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının takdirinin mahkemeye ait olması karşında, atılı resme belgede sahtecilik suçuna konu olan belge asıllarının incelenmek suretiyle özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, kararın gerekçe bölümünde aldatma yeteneğine sahip olup olmadıklarının tartışılması ve neticesine göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
b- Sanığın resmi evrak niteliğindeki sahte nüfus cüzdanını ve ikametgah senedini kullanmasının dışında katılana atfen kredi sözleşmesini imzalayarak özel evrakta sahtecilik suçunu da işlediği, bu bağlamda resmi evrakta sahtecilik suçundan kurulan hükümde TCK 43/1. maddesinin uygulanarak cezada artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
c-6352 sayılı Kanun’un 100. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 324. maddesinin 4. fıkrasına eklenen “Devlete ait yargılama giderlerinin 21.07.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan (20,00 TL dahil) az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir” şeklindeki hüküm dikkate alınmadan, toplam 15 TL yargılama giderinin sanıktan tahsiline karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 29.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.