Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/14831 E. 2015/28946 K. 28.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/14831
KARAR NO : 2015/28946
KARAR TARİHİ : 28.09.2015

MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi

SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar görmüş bulunan yakınanın, 5271 sayılı CMK’nın 260.maddesinin 1.fıkrası uyarınca hükmü temyize hakkı bulunduğu belirlenerek ve sonuca etkisinin olmayacağı dikkate alınarak tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmeyerek yapılan incelemede,
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi,nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için,eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Sanığın, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait otobüse binerken, üzerinde “POLİS” ibaresi bulunan kartı şoföre göstererek içeri geçtiği, şoförün durumdan şüphelenmesi üzerine söz konusu kartı sanıktan istediği, kartı inceledikten sonra sahte olabileceğini düşünerek sanığı ve sahte kartı polise teslim ettiği, yapılan kriminal incelemede, söz konusu kartın sahte olarak oluşturulduğunun anlaşıldığı, böylece sanığın nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Resmi belgede sahtecilik suçundan verilen beraat kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Suça konu söz konusu belgenin sahte olduğunun ilk nazarda dikkati çekmesi, bu nedenle aldatma kabiliyetine haiz olmaması karşısında, sahtecilik suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla, bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, müşteki vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-Nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık ve müşteki beyanları, kriminal raporu ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın söz konusu kartı kullanarak hakkı olmadığı halde ücret ödemeden otobüse binmeye çalışmak suretiyle nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçunu işlediği sabit olmakla, bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Otobüs bilet fiyatının suç tarihinde ne kadar olduğunun tespit edilerek, bu miktar üzerinden haksız menfaat miktarının belirlenerek arttırım ve indirim yapılmak suretiyle ceza tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, bu inceleme yapılmadan doğrudan 8 gün belirlenerek sonuç olarak 20 TL ceza tayin edilmiş ise de, sonuç itibariyle asgari adli para cezası miktarının belirlenmiş olması, yapılacak incelemenin de sonuca bir etkisinin olmayacağının anlaşılması karşısında, bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Mahkeme masrafı olarak yapılan toplam 8,00 TL yargılama giderinin, 6183 sayılı Kanun’un 106/1. maddesinde belirlenen 20 TL’den az olması nedeniyle 6352 sayılı Kanun’un 100. maddesi ile eklenen 5271 sayılı CMK’nın 324/4 maddesi gereğince Devlet Hazinesine yükletilmesi yerine sanıktan tahsiline karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasında yargılama giderleri ile ilgili bölümde yer alan ”sanıktan alınarak hazineye irad kaydına” ibaresinin çıkarılarak, yerine ”yargılama giderinin, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutardan az olması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 324/4. maddesi uyarınca Devlet Hazinesine yüklenmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 28/09/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.