Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/14711 E. 2015/29020 K. 28.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/14711
KARAR NO : 2015/29020
KARAR TARİHİ : 28.09.2015

Tebliğname No : 15 – 2011/405245

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 06/10/2011
NUMARASI : 2008/148 (E) ve 2011/363 (K)
SANIKLAR : Z.. Y.., M.. S.., M.. G..
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, görevi kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Yaşın küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, ayyaşlık veya bunlara benzer durumlarda bulunma dolayısıyla, fiil ve hareketlerin saikını ve sonuçlarını doğru olarak algılayamayan kişilerin dolandırılması, TCK’nın 158/1-c bendiyle ağırlaştırıcı neden kabul edilmiştir.
Algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle kişilerin aldatılması daha kolaydır. Algılama, duyu organları aracılığıyla, olay, nesne ve ilişkileri birbirinden ayırt etme demektir. Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk, uyuşturucu etkisinde bulunma yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olan kişilerin aldatılması suçun konusudur.
Mağdurda zayıf da olsa bir irade, zayıflamış bilinç var olmalıdır. Akla uygun davranma demek, belli bir olay karşısında normal insanlardan çoğunun izleyeceği davranışa uygun hareket etmek demektir. Hâkim, somut olayın mahiyetini, kişinin içerisinde yaşadığı sosyal çevreyi, gelişme derecesini, muhakeme ve fikrî becerisini göz önünde tutarak değerlendirme yapacaktır.
Algılama yeteneğinin çok zayıf olması veya hiç olmaması halinde, aldatılması gereken bir irade söz konusu olmayacağından dolandırıcılık suçundan bahsedilemeyeceğinden hırsızlık suçu söz konusu olacaktır. Ceza sorumluluğu olmayan 12 yaşını bitirmemiş çocukların ve tam akıl hastalarının yaptıkları hareketlerin anlam ve sonuçlarını bilemeyeceklerinden aldatılmalarından ve dolandırılmalarından bahsedilemez. 12 yaşını tamamlayıp 15 yaşını tamamlamayan çocukların algılama yeteneklerinin bulunup bulunmadığı araştırılarak, bulunmaması halinde eylem, hırsızlık suçunu oluşturacaktır. Fail, bilerek mağdura uyuşturucu madde vererek veya sarhoş ederek onun algılama yeteneğini azaltmış ise ve oluşturulan bu zayıflık anında mal alınmışa eylem, TCK’nın 148/3 kapsamında mefruz cebir kapsamında değerlendirileceğinden yağma suçunu oluşturacaktır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanık ZA’in katılan Nizamettin’e ait olan işyerinde uzun yıllardır kiracı olan A Gıda İşl. ve Tic. Ltd. Şti. yetkilisi olduğu, işyerini devretmek istediğinden Nizamettin’den işyerinin kira devir yetkisini istediği, ancak katılan Nizamettin ve oğlu Ali’nin bunu kabul etmedikleri, bu nedenle aralarında kavga çıktığı, sonrasında sanık Zeynel Abidin’in katılan Nizamettin’in rahatsızlığını bilerek onu işyerine çağırıp kira makbuzu adı altında suça konu 100.000 dolar bedelli senedi imzalattığı, ayrıca aylık 1000 TL olmak üzere 25 yıllık yeni kira kontratı ile kira için teminat olarak 50.000 avro verildiğine dair makbuz imzalattığı, sonrasında senedi tahsil etmesi için tanıdığı olan diğer sanık Mustafa’ya ciro ettiği, onunda senedi vekili olan sanık Av. Mehmet Ali’ye verdiği, Av. Mehmet Ali’nin sanık Mustafa’nın amcasının oğlu olan Ömer oğlu M.. S..’dan aldığı vekaletnameye dayanarak onun adına icra takibi yaptığı, yapılan icra takibi sonrası durumu öğrenen katılan Ali’nin babası Nizamettin’in 2004-2005 yıllarından beridir alzheimer hastası olması nedeniyle ehliyeti bulunmadığından bahisle şikayette bulunduğu, katılan Nizamettin’in Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 19/03/2007 tarihli kararı ile vesayet altına alındığı, taraflarca açılan men’i müdahale, ecri misil ve alacak davaları yönünden Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/208 Esas sayılı dosyasında alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu’nun 9 Kasım 2007 tarih ve 4011 sayılı raporunda Nizamettin’in senet ve sözleşme tarihi olan 01/10/2006 tarihinde akli arızaya musap olduğu hususunda tıbben kanaate varıldığı, bu duruma göre Nizamettin’in halen ve sözleşme tarihi olan 01/10/2006 tarihinde hukuki ehliyetine haiz olmadığına karar verildiği olayda; nitelikli dolandırıcılık ve görevi kötüye kullanma suçlarının oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sanık Mustafa’nın hile ile elde edildiğini bilerek suça konu senedi icra takibine koyması eyleminde TCK’nın 37. maddesi kapsamında asli fail olduğu gözetilmeden uygulama koşulları oluşmayan TCK’nın 39. maddesi gereğince yardım eden sıfatıyla yazılı şekilde eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık Zeynel Abidin müdafii ile diğer sanıkların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 28/09/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.