Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/14151 E. 2014/2994 K. 19.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/14151
KARAR NO : 2014/2994
KARAR TARİHİ : 19.02.2014

Tebliğname No : 9 – 2011/251030
MAHKEMESİ : Yalova 1.Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/04/2011
NUMARASI : 2010/47 (E) ve 2011/234 (K)
SUÇ : Mala zarar verme, hakaret

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur.İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde;
Olay günü E…ile Esnafspor arasında oynanan amatör futbol müsabakası esnasında katılan hakem A.. Ç..’in, Esenköyspor futbolcusu suça sürüklenen çocuk G.. Y..’ı kırmızı kart ile oyundan ihraç ettiği, bu duruma kızan G’ın katılana ana avrat sinkaflı hakaret ettiği, maç sonrası katılan hakemin diğer görevliler ile birlikte kiraladıkları arabayla evlerine dönerken yol üzerinde bekleyen Esenköyspor futbolcuları olan suça sürüklenen çocuklar G.. Y.., K.. K.. ve A.. A..’ın taş atmak suretiyle anılan arabaya zarar verdikleri olayda, “mala zarar verme” ve “kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret” suçlarının oluştuğuna yönelik kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
07/06/2010 tarihli ilk celsede henüz on sekiz yaşını ikmal etmediği anlaşılan suça sürüklenen çocuk G.. Y.. hakkında 5271 sayılı CMK’nın 185/1. maddesine aykırı olarak duruşmanın açık yapılması hususunun telafisi mümkün bulunmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1) Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 esas, 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde mahkemece kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenecek maddi zararların esas alınması, manevi zararların bu kapsama dahil edilmemesi gerektiği, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde suça sürüklenen çocuğa yüklenen “hakaret” suçundan doğan herhangi bir maddi zararının bulunmadığı gözetilerek, kayden sabıkasız olan suça sürüklenen çocuk G.. Y.. hakkında 5271 sayılı CMK’nın 231.maddesinin 6.fıkrasının (b) bendinde belirtilen “sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması” koşulunun oluşup oluşmadığı hususu değerlendirilerek sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, “zararın giderilmemiş olması ve katılanın şikayetinin devam ediyor olması” biçimindeki yetersiz gerekçe ile CMK’nın 231.maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına kararı verilmesi,
2) 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 35.maddesi ve Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğinin 20/1-7.maddesi uyarınca, fiili işlendiği sırada 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış çocukların işledikleri fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından, sosyal yönden inceleme yaptırılmasının gerekli olduğu, mahkemece sosyal inceleme raporuna gerek görülmemesi halinde ise gerekçesinin kararda gösterilmesinin zorunlu olduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
3) 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesinin 4. fıkrasında, “Çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezası ile hapis cezasından çevrilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezalar hapse çevrilmez. Bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır.” hükmünün öngörülmüş olması karşısında, suça sürüklenen çocuk hakkında ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesi olanaklı olmayıp, anılan maddenin 11. fıkrası uyarınca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsil edilmesi gerektiği gözetilmeden, kararda ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği belirtilerek hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.