YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/14086
KARAR NO : 2014/2187
KARAR TARİHİ : 10.02.2014
Tebliğname No : 9 – 2011/229688
MAHKEMESİ : Şanlıurfa 3. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/12/2010
NUMARASI : 2009/818 (E) ve 2010/505 (K)
SUÇ : Mala zarar verme
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan,söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma,suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Sanığın, kendi binasının ikinci katını katılana sattığı, bir süre sonra katılanın ortak olan elektrik ve su aboneliklerini ayırdığı ve bunu sanığa haber verdiği, bu duruma olumsuz yaklaşan sanığın da, döşenmekte olan plastik su borusunu eliyle kırdığı, böylece mala zarar verme suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 31/03/2009 tarih ve 2008/6-256 Esas ve 2009/79 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “şüpheden sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulunun, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu, gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olan olaylar ve iddiaların, sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı, ceza mahkumiyetinin, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanması gerektiği, bu ispatın, hiçbir kuşku ve başka bir türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmanın, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına geleceği dikkate alınarak; sanığın aşamalarda değişmeyen bütün ifadelerinde suçlamaları kabul etmemesi karşısında, kırılan bir boru bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa, bu borunun ne şekilde kırıldığı, sonuç olarak nasıl bir zararın oluştuğu hususlarında, yapılan bir görgü ve tespit tutanağının bulunmadığı anlaşılmakla, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından; plastik borunun, tesisat işini yapan kişinin önünde kırıldığı da belirtilmekle, adı geçen kişinin açık kimlik bilgileri ve adresinin araştırılarak bilgi sahibi sıfatıyla dinlenmesi, olaya tanıklık eden başka kişilerin bulunması halinde dinlenerek, olayın ne şekilde gerçekleştiği ve zararın oluşup olaşmadığı hususlarının sorularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre de; sanık hakkında mala zarar verme suçundan hüküm kurulurken TCK’nın 151/1. maddesinin yanısıra, uygulama yeri bulunmayan, “aynı Kanun’un 151/2. maddesi yollamasıyla” denilerek hüküm kurulması,
3-Sanık hakkında “ suç işleme yönündeki olumsuz tutumuna göre” TCK’nın 50. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken, “yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği yönünde mahkemede kanaat oluştuğu” gerekçesiyle de TCK’nın 51. maddesi uygulanmasına karar verilmek suretiyle, aynı gerekçenin hem sanığın lehine, hem de aleyhine uygulanması suretiyle çelişki oluşturulması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.