YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/14023
KARAR NO : 2015/28680
KARAR TARİHİ : 15.09.2015
MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıklara hükmedilen cezanın nev’ine göre yasal koşulları bulunmadığından, katılan vekilinin duruşmalı temyiz inceleme isteminin, 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 318.maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede,
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir.Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir.
Türk Ticaret Kanunun Madde 14 de, Tacir;
“(1) Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir.
Ticaret şirketleri,aynı yasanın Madde 124 de
”(1)Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir.
(2) Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır.
Kooperatif yöneticilerinin, kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir.Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler kanunun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır.Madde 55 – Yönetim Kurulu, kanun ve anasözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır.Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır.Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir.
Bu suçun oluşabilmesi için,Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Somut olayda; katılanın …. San. Tic. Ltd. Şti. isimli şirketi kurduğu, şirketin 2900 hissesinin katılana, 2 hissenin ise sanık ….’ye ait olup, …..’nin aynı zamanda şirketi temsile yetkili kılındığı, ancak daha sonra katılanın şirketi kapatmak için muhasebe işlemlerini yapan tanık …..’dan şirket defter ve evrakları alması sonucu yaptığı incelemede, sanık ….’nin işyerindeki bilgisayarı, leventleri, klima, buzdolabı gibi büro malzemeleri alıp iade etmediği, işyerinde bulunan 11 adet dokuma ve 1 adet düğüm makinasının ise diğer sanık …..’a 26.09.2008 tarihli satım sözleşmesi ile vadeli senetler karşılığı muvazaalı şekilde satıldığı, ayrıca şirkete ait …. plakalı aracı da sanık ….’nin sattığı, parasını katılana vermediği, sanık …..’un ise senet adresinde bulunmadığı, senet tanzim tarihlerinde faaliyetinin olmadığı, her iki sanığın anlaşma irade birliği içinde atılı suçları işledikleri iddiasıyla açılan kamu davasında, …. Sicil belgelerine göre sanık …. ve katılanın …….San. Tic. Ldt. Şti nin ortakları oldukları, sanık ….’nin aynı zamanda şirkete temsile yetkili kişi olduğu, bu nedenle şirket mallarının tasarrufuna, alım satımına yetkili olduğu, katılanın ortak olarak şirket mallarında hak sahibi olduğu kısım için hukuk mahkemelerine müracaat hakkı bulunduğu, sanıkların eylemlerinin hukuk mahkemelerinde dava konusu olabilecek hukuki nitelikte bir uyuşmazlık olması nedeniyle sanıkların üzerlerine atılı suçların yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla beraatlarına dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 15.09.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.