Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/13829 E. 2015/28524 K. 10.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13829
KARAR NO : 2015/28524
KARAR TARİHİ : 10.09.2015

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Mağdurun işyerine giden sanığın kendisini komşu binanın sahibinin oğlu Nedim olarak tanıtıp, gümrük müdürlüğünde müdür yardımcısı olarak çalıştığını söyleyerek güven telkin ettiği, katılanın bakır işi ile uğraşması nedeni ile yardımcı olabileceğini, gümrükte el konulup ihale ile satılacak bakırı ucuz fiyata verebileceğini, ancak 30.000,00 TL teminatın gümrük müdürlüğüne yatırılması gerektiğini, mağdurun bu esnada numuneleri inceleyebileceğini söylediği, bunun üzerine mağdurun bankadan çektiği 15.000,00 TL ile işyerindeki 15.000,00 TL’yi bileştirerek sanık ile birlikte Sirkeci Tren Garı’na gittikleri, burada mağdurdan 30.000,00 TL parayı alan sanığın kendisinin parayı yatırdığı sırada bayraklı olan binaya gidip numuneleri inceleyebileceğini söylediği, mağdurun gösterilen binaya gittiğinde burasının deniz kaçakçılık bürosu olduğunu öğrenmesi üzerine sanığı aramaya çıktığı, fakat bulamadığı somut olayda; sanığın inkara yönelik savunmasına rağmen işyerinin güvenlik kameralarından elde edilen fotoğrafları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi, mağdurun sanığı teşhis ettiğine dair tutanak ve bu tutanağın içeriğini doğrulayan tanık beyanları ile katılanın işyerinde bulunan tanıkların beyanları birlikte değerlendirildiğinde dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde aşağıdaki bozma sebepleri dışında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Mağdurun 27.07.2011 tarihli duruşmada zararının tamamen karşılandığını beyan etmesine rağmen, TCK’nın 168/2. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması,
Sanık müdafiinin 27.07.2011 tarihli duruşmada, sanık hakkında lehe hükümlerin uygulanmasını talep etmesine rağmen, sanık lehine olan 5237 sayılı TCK’nın 50, 51 ve 62. maddeleri gereğince kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara dönüştürülüp dönüştürülmeyeceği, erteleme ve takdiri indirim hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususlarında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.