Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/13667 E. 2014/2654 K. 13.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13667
KARAR NO : 2014/2654
KARAR TARİHİ : 13.02.2014

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Görevi yaptırmamak için direnme,kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret, kamu malına zarar verme, konut dokunulmazlığını ihlal etme, mala zarar verme, hırsızlık
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma,yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde,somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek;isnat,mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları,sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir.Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar,örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde, 265. maddesi ile düzenlenen;“Görevini Yaptırmamak İçin Direnme”suçuyla korunan hukuki yarar,kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup;bu suçta,kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla,cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil, görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse,fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.
Bir kimsenin konutuna,konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girildikten sonra çıkmayan kişi konut dokunulmazlığı suçunu işlemiş olur. Konuta girmek,failin bütün vücudu ile tamamen konuta girmesi demektir. Bu nedenle, konutun eklentisi içinde olmamak kaydıyla, pencereden içeriye bakma, kapıyı dinleme camı tıkırdatma, dış kapı zilini çalma bu suçu oluşturmaz. Konuta veya eklentisine nereden girildiğinin önemi yoktur. Konuttan çıkmamak, konut sahibinin rızası ile girilen konuttan, söz, hareket ve tavırlarıyla kendisini çıkmaya davet edilmesine rağmen, çıkmamaktadır.
Suçun oluşması için,sahibinin rızası olmadan girilen yada rızayla girildikten sonra istendiği halde dışarı çıkılmayan bir konut veya eklentisi olmalıdır. Konut, (mesken) bir kimsenin geçici de olsa oturmak için sığındığı her nevi yer olarak tanımlanabilir. Medeni kanunun 19 uncu maddesinde tanımlanan her ikametgah TCK. anlamında bir konuttur Kişinin ihtiyaçlarından bir veya bir kısmının yerine getirildiği yani yaşamsal faaliyetlerini geçirdikleri yer konuttur. Konutun bir bina olması şart değildir. Konut eklentisi (müştemilat) ;konuta bitişik yada onun yakınında olan, konut veya benzerî yapıların kullanılış amaçlarından herhangi birini tamamlayan diğer yapılar veya yerlerdir. Balkon, koridor, sahanlık, etrafı çitle çevrili avlu,eve ait etrafı duvarla çevrili bahçe, buna örnek gösterilebilir. Diğer bir anlatımla, girilmesi konutta oturanların huzur ve güvenliğini bozabilecek konuta bağlı veya pek yakın ek yapılar veya yerlerdir. Avlu, ahır, bahçe, taraça, samanlık, odunluk,kömürlük,balkon gibi yerler eklentidir. Konut veya eklentiyi dış dünyadan ayırıcı belirtiler,o yer sahibinin yaşama biçimi,mevcut olanakları,sosyal ve ekonomik durumu ile kültürel ve yöresel özelliklere, gelenek ve göreneklere göre farklılıklar gösterebilir. Bu husus, olaysal olarak değerlendirilmeli, tayin ve takdir edilmelidir.
Fiilin gece vakti işlenmesi, ağırlaştırıcı nedendir. Gece vakti TCK’ nın 6. maddesinde tanımlanmıştır. Gece vakti güneşin batmasından bir saat sonra başlar ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresidir.
Sanıkların, hırsızlık yapma hususunda daha önceden anlaşarak temyiz dışı sanık …’in kiraladığı 09 KY 161 plaka sayılı araç ile Çine ilçesine geldikleri ve burada bulunan katılan …’a ait evin salon penceresinin ahşap kısmını tornavida ile zorlayarak açıp içeriye girdikleri, evin içerisinde bulunan 2 adet Cumhuriyet altını, tedavülden kalkmış bir miktar bozuk para ile bir miktar kağıt parayı çaldıkları, akabinde orada bulunan vatandaşların kendilerinden şüphelenmesi ve polise haber vermeleri üzerine olay yerine polis memurları geldiği, bu esnada sanık …’in kaçmaya çalışması üzerine polis memurlarınca yakalandığı ve üzerinde yapılan arama sonucunda da 1 adet tornavida ile katılan …’a ait tedavülde olmayan eski madeni paraların ele geçirildiği, sanık …’ın ekip otosuna bindirileceği esnada diğer sanık …’ın kullandığı … plakalı araçla olay yerine gelip, polisleri görmesi üzerine kaçmak istediği ve yolda bulunan ekip otosuna çarpıp zarar vererek söz konusu araçla kaçmaya başladığı, bunun üzerine olay yerinde bulunan polis memurlarının ekip otosuna yakaladıkları …’i de bindirerek sanık …’ın kullandığı aracı takip etmeye başladıkları, takip esnasında anons yapıp sanığın kaçtığı istikameti bildirerek yolun kesilmesini istedikleri, karakolda bulunan polis memurları …, … ve …’un resmi ekip aracıyla sanık …’ın kullandığı aracın kaçtığı istikametteki yolu kesmek için harekete geçtikleri, sanık …’ın yolun kapatıldığını görmesi üzerine Cumhuriyet mahallesi Zümrütevler sitesinin arka kısmındaki tali yola girdiği, burada resmi ekip otosuyla sivil ekip otosunun sanık …’ın kullandığı aracı köprü üzerinde sıkıştırdıkları, sanık …’ın kaçabilmek için katılan …’ın içinde bulunduğu ekip aracına çarparak katılanı basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek nitelikte yaralanmasına sebebiyet verdiği, daha sonra sanığın aracı burada bırakarak yaya olarak dereye doğru kaçmaya başladığı, görevli polis memuru olan katılanlar … ve …’ın kovalamaca sonucu dere yatağında sanığı yakaladıkları, sanığın kendisini yakalamaya çalışan polis memurlarına yumruk atmaya çalıştığı, ancak görevlilerin müdahalesi ve savunması üzerine yumruklarının boşa gittiği, sanığın bu sırada görevli polis memurlarına “bırakın lan beni” deyip ve sinkaflı küfürler ederek görevlilere direndiği, bu şekilde sanıkların atılı suçları işlediğinin iddia edildiği olayda, mahkemenin görevi yaptırmamak için direnme, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret, kamu malına zarar verme, konut dokunulmazlığını ihlal etme, hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının oluştuğuna ilişkin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02.03.2010 tarih, 2009/9-259 esas, 2010/47 sayılı kararına göre, görevi yaptırmamak için direnme suçunun sanık …’ın birden fazla polis memuruna karşı cebir ve şiddet göstererek
hukuksal anlamda tek bir fiil ile gerçekleştirilmesi nedeniyle aynı nev’iden fikri içtimaın koşulları gerçekleşmiş bulunduğundan sanık hakkında anılan suçtan tayin olunan cezanın 5237 sayılı TCK’nın 43/2. maddesi ile arttırılması gerektiği gözetilmeden eksik ceza tayini karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 13.02.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.