Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/13660 E. 2013/12529 K. 04.07.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13660
KARAR NO : 2013/12529
KARAR TARİHİ : 04.07.2013

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kamu malına zarar verme, Hakaret, Görevi yaptırmamak için direnme
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan,söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
5237 sayılı TCK’nun “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde, 265. maddesi ile düzenlenen;“Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar,kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup;bu suçta,kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için
direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla,cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır.Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir … için değil, görevine giren bir … için koruma sağlamaktadır.Cebir,kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır.Cebrin sınırı,kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle,kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır.Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir.Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeğe elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
Somut olayda; 16.06.2010 günü saat 20:30 dolaylarında polis merkezini telefonla arayan kişilerin … plaka sayılı gri renkli hyundai marka bir otomobilin … ilçesi Cumhuriyet Meydanı civarında tehlikeli biçimde kullanıldığını bildirmeleri üzerine görevli polis memurları müştekilerin … ilçesi … Mahalle … Caddesi … İlköğretim Okulu önünde otomobili görüp durdurdukları, otomobili kullanan sanık … ile otomobilde bulunan diğer sanıklar … ve …’ın alkollü olduklarının görüldüğü, …’dan evrakları istendiğinde sanıkların “bizlerden ne istiyorsunuz” diye bağırdıkları, polis memurlarının “tehlikeli araç kullanmaktan hakkınızda ihbar var” şeklindeki sözlerine karşılık sanıkların polis memurlarına bağırarak “biz adamı asarız, keseriz, bizim kaybedecek bir şeyimiz yok biz zaten ölmüşüz” diyerek ayrıca sinkaflı küfür edip polislerin üzerlerine yürüdükleri, polis memurlarının telsizle takviye polis ekibi istedikleri, sanık …’ın “beni kimse alamaz hepinizi vururum” diyerek direnip, şikayetçi …’nun elindeki copu almaya çalıştığı, gömleğinin yakasından tutarak düğmelerini kopardığı, sanık …’ın yere düşen copu alıp polis memuru …’ın sırtına ve bacaklarına vurduğu, gelen ekibin de yardımlarıyla sanıkların ekip otosuna bindirilmeye çalışıldığı, sanık …’ın “kardeşimi bırakın onu alamazsınız sizleri vururum” dediği ve direnmeyi sürdürdüğü, biber gazı kullanılarak sanıkların polis merkezine götürüldükleri, sanık …’ın diğer sanıklardan ayrı olarak ifade alma odasına, sanıklar … ve …’ın nezarethaneye alındıkları, …’ın sinkaflı sözlerle söverek “sizin hepinizin kafasına sıkacağım sizi öldüreceğim” şeklinde tehditlerine devam ettiği, odada bulunan teşhis penceresinin ahşap kapağına vurarak kırdığı, bu sırada zemin katta nezarethanede bulunan sanıklar … ve …’ın yerde sabit durumdaki demir ranzayı söküp bununla nezarethanenin demir parmaklıklarını kırarak dışarıya çıkmak isterlerken polis memurları tarafından yakalandıkları anlaşılmakla, sanıkların üzerlerine atılı suçların subut bulduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sanığın suçun yasal tanımında yer alan ve hukuksal anlamda tek bir fiili oluşturan davranışları,görevini ifa eden kamu görevlilerine karşı görevlerini yaptırmamak için gerçekleştirmiş olması nedeniyle aynı nev’iden fikri içtimaın koşulları gerçekleşmiş bulunduğundan,sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 43/2. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,ancak;
5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilmeye kadar 53. madde 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş olduğundan hükmün, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, “53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın (c) bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” denilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 04.07.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.