Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/13376 E. 2014/1757 K. 03.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13376
KARAR NO : 2014/1757
KARAR TARİHİ : 03.02.2014

Tebliğname No : 9 – 2011/238042
MAHKEMESİ : Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 21/02/2011
NUMARASI : 2010/313 (E) ve 2011/93 (K)
SUÇ : Mala zarar verme, hakaret, tehdit

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek ya da yakıştırmalarda bulunmak ya da sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.
Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.
Sanık Cengiz’in, şikayetçilerden Zehra’nın oğlu, Canan’ın ise kardeşi olduğu, sanık aleyhine Bakırköy 1. Aile Mahkemesi’nin 2010/22 değişik iş sayılı dosyası üzerinden şikayetçilerin oturdukları eve girmemeyi de içeren yükümlülükler belirlenerek tedbir kararı verildiği ve 15.02.2010 tarihinde kararın tebliğ edildiği, sanığın aynı gün eve giderek elektrik sayacını, ev içerisindeki cam eşyaları kırdığı, her iki şikayetçiye hitaben “Orospu, a..na koyarım, sizi öldüreceğim” diyerek hakaret ve tehdit ettiğinin iddia edildiği olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Sanığın, şikayetçilerden Zehra’nın oğlu, Canan’ın ise kardeşi olduğu, suç tarihinde evden uzaklaştırma kararı verilmesi nedeniyle ayrı konutlarda yaşadıklarının kabul edilmesi gerektiğinden hareketle; sanığın zarar verdiği eşyaların ve evin kime ait olduğu araştırılarak, mala zarar verme suçundan kurulan hükümde TCK’nın 167. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılması gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi,
2-Sanığın her iki şikayetçiye hitaben “Orospu, a..na koyarım, sizi öldüreceğim” diyerek hakaret ve tehdit ettiğinin iddia ve kabul edilmesi karşısında, sanığın tek bir fiille birden fazla kişiye karşı gerçekleştirmiş olduğu eylemlerinin TCK’nın 43/2 maddesi gereğince değerlendirilmesi gerekirken, her bir şikayetçiye karşı olan eylemleri ayrı suç kabul edilerek sanığa fazla ceza tayini,
3-5237 sayılı TCK’da, önceki sistemde yer alan “Cezaların içtimaı” hükümlerine yer verilmediği, bu nedenle sanık hakkında ayrı ayrı tayin olan hapis cezalarının 5275 sayılı Kanun’un 99. maddesi gereğince infaz aşamasında toplanabileceği gözetilmeden, yazılı şekilde uygulama yapılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.