Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/13291 E. 2015/27252 K. 23.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13291
KARAR NO : 2015/27252
KARAR TARİHİ : 23.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
… Ticaret AŞ’ye ait, daha önceden boş olarak çalınan, suça konu çeki ele geçiren sanığın, söz konusu çeki 11.500 TL bedelli olarak düzenleyip hazırladığı, sonrasında gayrî resmi ortağı olduğu şirket adına çekilen kredi sırasında bankaya vermek suretiyle kullandığı, böylece resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işlediği iddia olunan somut olayda; sanığın kullandığı kredi karşılığında söz konusu banka şubesine verdiği diğer çeklerle ilgili sanık hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 20/08/2008 tarihli iddianamesiyle kamu davası açıldığı ve İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/272 esas numarasına kaydedildiği, bu dava dosyasında 18/11/2009 tarihinde mahkumiyet kararı verildiği ve bu kararın Yargıtay 15. Ceza Dairesi tarafından 13/05/2014 tarihinde resmi belgede sahtecilik suçu yönünden düzeltilerek onandığı, nitelikli dolandırıcılık suçu yönünden ise bozulduğu, dosyanın mahalline gönderildiği ve halen derdest olduğu, yine sanığın aynı eylemi nedeniyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 13/09/2010 tarihli iddianamesiyle kamu davası açıldığı ve İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/352 esas numarasına kaydedildiği, bu dava dosyasında 16/06/2011 tarihinde nitelikli dolandırıcılık suçundan davanın reddine, resmi belgede sahtecilik suçunda ise mahkumiyet kararı verildiği ve dosyanın temyiz edilmekle Yargıtay 21. Ceza Dairesi’ne geldiği anlaşılmakla, öncelikle söz konusu dava dosyalarının getirilerek incelenmesi, fiili ve hukuki irtibat bulunması nedeniyle söz konusu dosyaların birleştirilerek, karara çıkıp kesinleşme varsa dosyanın onaylı örneklerinin değerlendirilmek üzere dosya içine konması delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.