Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/13255 E. 2015/27210 K. 22.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13255
KARAR NO : 2015/27210
KARAR TARİHİ : 22.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, şikâyetçiden almış olduğu 30.000,00 TL’lik ürün karşılığında, keşide yeri İstanbul olan 20.11.2006 tarihli ve 10.000,00 TL meblağlı suça konu çeki verdiğinin iddia edildiği olayda;
Sanığın aşamalardaki tüm savunmalarında, suça konu çeki … ve … isimli kişilerden aldığını ve aralarında sürekli ticari ilişki bulunan katılana verdiğini, çekin zamanında ödenmemesi üzerine çek bedeli kadarını geri verdiğini belirterek suçlamaları kabul etmemesi ve katılanın beyanlarında, sanığın kendisine 30.000,00 TL’lik ürün yaptırdığını, karşılığında da suça konu çek dışında iki adet çek daha verdiğini belirtmesi ve diğer iki çeke ilişkin herhangi bir sahtecilik durumunun söz konusu olmaması yanı sıra failin, önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunması halinde zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı da dikkate alınarak, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeksizin ortaya çıkarılması bakımından, sanık ile şikâyetçinin yeniden beyanlarına başvurularak, söz konusu çekin sanık tarafından daha önceki bir borç nedeniyle mi yoksa ticari alışverişin yapıldığı anda mı verildiği ya da alışverişin başında çekin verileceği konusunda anlaşmalarının bulunup bulunmadığının net bir şekilde açıklığa kavuşturulması ve ticari ilişkinin varlığına teşkil edecek fatura ve makbuzlarının istenilmesi ile sanığa ayrıca … ve …’ün açık adreslerini bilip bilmediği ve alışverişe ilişkin belgesinin bulunup bulunmadığı hususları sorularak, adreslerinin belirlenmesi halinde beyanlarına başvurulup, çekteki yazı ve imzaların kime ait olduğu konusunda bilirkişi incelemesine başvurulması neticesinde sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.