Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/13207 E. 2015/27245 K. 22.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13207
KARAR NO : 2015/27245
KARAR TARİHİ : 22.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
İnşaatlarda mermer ve seramik ustası olarak çalışan sanığın katılana ait iş yerinden birçok defa küçük miktarlarda inşaat malzemesi aldığı ve bedelini peşin olarak ödediği, bu yolla katılanın üzerinde güven sağladığı, sanığın çatı izolasyonu için toplam 49200 TL karşılığı inşaat malzemesi almak istediği ve katılan ile anlaştıkları, sanığın parayı temin etmek için süre istedikten bir kaç gün sonra katılanı arayarak paranın bir kısmı yerine çek vermeyi teklif ettiği, katılanın çekin sağlam olması koşuluyla bu teklifi kabul etmesi üzerine sanığın … Ticaret Ltd Şti’ne ait çeki araştırılması için katılana faksladığı, katılanın bu çek nedeniyle yaptığı araştırmada şirketin bir kısım çeklerinin ödenmediğini öğrenmesi üzerine bu çeki kabul etmediği, sanığın bu kez suça konu çeki faksladığı, katılanın öncelikle banka yoluyla araştırma yaptığı ve çekin sağlam olduğunun söylenmesi üzerine keşideci şirketi telefonla arayıp irtibat kurduğu ve çeki keşideci şirkete faksladığı, keşideci şirketin çekin gerçek bedelinin 2000 TL olduğunu, bu çekin sahte oluşturulduğunu beyan etmesi üzerine olayı kolluğa bildirdiği, sanığı arayıp çekin sağlam olduğunu söyleyerek buluşma teklif ettiği, sanığın katılan ile buluşarak çeki ciro ederek katılana verdiği sırada kolluk kuvvetleri tarafından yakalandığı olayda; nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs ve resmi belgede sahtecilik suçlarının oluştuğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan hükümde TCK’nın 158/1-son maddesi gözetilmeksizin hapis ve adli para cezası yönünden eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, sanığın soruşturma safhasında çeki …’dan aldığı, kovuşturma safhasında ise sanıktan önce 3. ciranta olan hurdacı …’ın verdiği savunması, 27/01/2010 tarihli kolluk araştırmasında Hüseyin Tezcan’ın açık kimlik ve adres bilgileri bulunmadığından şahsın yakalanmasının mümkün olmadığının belirtilmesi, sanığın çeki aldığı kişiye ilişkin çelişkili beyanları dışında herhangi bir bilgi ve belge ibraz etmemesi karşısında, çekteki cirantaların araştırılmasına yönelik tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA, 22/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.