Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/13107 E. 2015/27148 K. 18.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13107
KARAR NO : 2015/27148
KARAR TARİHİ : 18.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.

Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanıklardan … ve …’ın yetkilisi oldukları … Kozmetik isimli şirketin katılan … isimli şirket ile irtibata geçerek yurtlara dağıtılmak üzere lokum satın alacaklarından bahisle ilk etapta kim olduğu tespit edilmeyen … isimli şahısla şirketin muhasebe görevlisi olan sanık …’un 1.750 kg. lokum siparişi verdikleri, ürünleri teslim aldıkları sırada sanık …’un katılanın yanında düzenlediğini söylediği suça konu Türkiye İş Bankası Borsa Şubesi’ne ait 07.11.2008 keşide tarihli keşidecisi … … isimli şirket olan 16.000,00 TL bedelindeki çeki, kartı ile birlikte verdiği, ilerleyen günlerde bu kez telefon ile 2.000 kg lokum siparişi verin … Kozmetik isimli şirket yetkililerinin bu kez de aynı şirkete ait 01.11.2008 keşide tarihli 17.334,00 TL bedelindeki çeki verdikleri, Ankara’dan arayan bir market sahibinin sanıkların kendisini dolandırmaya çalıştıklarını, çantalarından da katılan firmaya ait faturalar çıktığını söylemesi üzerine katılan …’nin sanık … ile irtibata geçtiği, sanığın çeşitli bahaneler ile oyaladığı katılanın sanıkların şirketine ve işyerlerine gittiğinde, bahsi geçen yerlerin boşaltıldığını, sanıkların kayıplara karıştığını öğrendi, çeklerin bankaya ibrazlarında ise karşılıksız çıktıklarının iddia edildiği somut olayda; sanık …’un suça konu 16.000,00 TL bedelindeki çeki sanık …’dan aldığını söylemesi, dosya içerisindeki imza sirküsüne ve ticaret sicil gazetesine göre de sanık …’ın şirketi temsile yetkili, olduğunun anlaşılması karşısında öncelikle şirket adına çek keşide etme konusunda başka birisinin yetkili olup olmadığı araştırılarak, suça konu çeklerdeki imzalar tüm sanıklara gösterilerek kime ait olduğunun sorulması, alınan bilirkişi raporuna göre çeklerdeki imzaların sanıklar … ve …’a ait olmadıklarının tespiti karşısında sanık …’a ait olup olmadıkları konusunda yeniden bilirkişi raporu alınması, yapılan icra takibi var ise dosyası getirtilip incelenerek sanıkların itirazlarının bulunup bulunmadığı

araştırılması, sanıkların birden bire işyerlerini kapatıp, ortadan kayboldukları da gözetilerek, çekin keşide tarihinde karşılığının bulunup bulunmadığı ilgili bankadan sorulup, sanıkların başından beri aldıkları lokumların bedelini ödememe kastı ile hareket edip etmedikleri ortaya konulduktan sonra her bir sanığın hukuki durumunun ayrı ayrı tayin ve takdir edilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,18.06.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.