Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/13061 E. 2015/26823 K. 15.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13061
KARAR NO : 2015/26823
KARAR TARİHİ : 15.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Beraat, mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa dolandırıcılıktan değil, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir. Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır. Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanığın, kendisiyle isim benzerliği bulunan şikayetçi …’un kimlik bilgilerini kullanmak suretiyle kendi fotoğrafını yapıştırıp, nüfus cüzdanı talep belgesi düzenleyerek muhtara onaylattıktan sonra …. Nüfus Müdürlüğü’nden aldığı sahte nüfus cüzdanıyla…. ve … şubelerinden tüketici kredisi talebinde bulunduğu, bu kapsamda …. tan 9156,89 TL, …’tan ise 1.700,00 TL kredi aldığı, kredinin ödenmemesi üzerine şikayetçi aleyhine banka şubeleri tarafından icra takibine girişilmesi üzerine şikayetçinin olaydan haberdar olduğu, şikayetçi ve sanığın imza örnekleri ile kredi sözleşmelerindeki imza ve yazı örnekleri karşılaştırıldığında, kredi sözleşmelerindeki yazı ve imzaların sanığa ait olduğunun anlaşıldığı, sanığın bu şekilde şikayetçi … adına oluşturduğu sahte nüfus cüzdanıyla diğer şikayetçiler olan Finansbank ve … İzmit şubelerini dolandırdığı, ayrıca sanığın bu kimlikle …. ’a başvurarak vadesiz mevduat hesap açtırdığı, ancak bankaca yapılan denetimde kimliğin sahte olduğunun anlaşılması nedeniyle hesabının bloke edildiğinin iddia olunduğu olayda;
1-Sanık hakkında sahtecilik suçundan kurulan hüküm ile katılan … ve …. a yönelik eylemleri nedeniyle dolandırıcılık suçundan kurulan hükümlere ilişkin yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Suçun teşebbüs aşamasında kaldığından söz edebilmesi için failin suçun icra hareketlerine başlayıp, elinde olmayan nedenlerden dolayı bunu gerçekleştirememesi gerektiğinden hareketle, sanık tarafından Denizbank’a açtırılan vadesiz mevduat hesabının, bankaya ibraz edilen kimlik bilgilerinin sahte olduğunun anlaşılması üzerine bloke ettirilmesinden ibaret eylemde, katılan bankadan kredi ve kredi kartı başvurusunda bulunulmadığı gibi, hesabın da kullanılmadığı, bu nedenle açılan hesap nedeniyle bankanın herhangi bir zararı bulunmayıp, vadesiz hesap açtırdıktan sonra kredi başvurusunda bulunma ihtimali nedeniyle suçun oluştuğundan söz edilemeyeceği, bu kapsamda sanığın eyleminin en fazla hazırlık hareketi niteliğinde olduğu da dikkate alındığında, mahkemece verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmediğinden, sanığın Denizbank’a yönelik eylemi nedeniyle dolandırıcılığa teşebbüs suçunun oluştuğundan bahisle bozma talebinde bulunan tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekili ile sanık müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2-Sanık hakkında Finansbank’a yönelik eylemi nedeniyle dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın sahte kimlikle başvuru yapmak suretiyle kredi çekmesi eyleminin, TCK’nın 158/1-j. maddesinde yer alan dolandırıcılık suçunu oluşturduğu ve buna ilişkin zararın 9.156,89 TL olduğu, kredi kartından söz edilmekle birlikte buna ilişkin açılan bir davanın bulunmadığı, bu nedenle kredi kartından elde edilen menfaatin bu madde kapsamında hesaba katılamayacağı gözetilmeden, haksız menfaat miktarının 11.833,07 TL olarak kabulü sonucunda sanık hakkında fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılması gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından sırasıyla “1200 gün”, “1000 gün ve “20.000 TL” adli para cezası ibarelerinin çıkarılarak, yerlerine “916 gün”, “763 gün” ve “15.260,00 TL” terimlerinın yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 15.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.