Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/13025 E. 2015/27078 K. 18.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13025
KARAR NO : 2015/27078
KARAR TARİHİ : 18.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için,ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, www.sahibinden.com adlı internet sitesine, gerçekte elinde herhangi bir cihaz bulunmadığı halde varmış izlemini veren tanıtıcı fotoğrafları da eklediği “satılık oyun konsolu” ilanları vermesi, irtibat sağlayan mağdur … ile alım-satım hususunda anlaşmaları neticesinde 500 TL’nin adına İşbank/Ayvalık şubesi nezdinde açılmış hesabına “bankamatik işlemi” ile 11/11/2009 tarihinde yatırılmasını sağlaması, benzer şekilde katılan …’tan da “interaktif bankacılık işlemi” ile 23/11/2009 tarihinde 450 TL’nin aynı hesabına havale edilmesini temin etmesi, katılan …’tan da yine benzer şekilde havale yoluyla 19/01/2010 tarihinde 310 TL’yi aynı hesaba gönderilmesini sağlaması ve katılan …’ın oğlunun internet ortamında verdiği satılık ilanını görüp xbox 360 model oyun konsoluna … olup, kendisini “polis” olarak tanıtarak muhtelif kandırıcı sözler de sarfederek güven sağlamasını müteakip; oyun konsolunun sanığın belirttiği adrese kargo aracılığı ile gönderilmesini sağlayıp 05/01/2010 tarihinde teslim almasına rağmen anlaşmaya konu 400 TL’yi satıcıya ulaştırmayarak haksız yararlar sağlaması eylemlerinin (Ayvalık 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 16/04/2010 tarih ve 2010/112 E ve 2010/98 K sayılı görevsizlik kararına göre) ayrı ayrı “nitelikli dolandırıcılık” suçlarını oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Yargıtay C.G.K.’nın 15/02/2005 ve 2005/6-16-2005/14 sayılı kararında ve benzer kararlarda belirtildiği üzere; sanığa yüklenen “nitelikli dolandırıcılık” suçlarını oluşturduğu ileri sürülen ve kabul edilen her bir eylem, dolayısıyla “suç konusu” ayrı olmakla; cezaların belirlenmesi ve kişiselleştirilmesi de buna bağlı olarak her bir olay yönünden farklı koşullara tabi olacağından bu kurala aykırı davranış “denetim olanağını” ortadan kaldıracağı gibi, infazda da tereddütlere yol açacağından (yargılamanın yenilenmesi koşullarının ortaya çıkması halinde de her bir eylem yönünden ayrı değerlendirme yapılması zorunluluğu bulunması karşısında) A), B), C), D) ara paragrafları ile kurulan hükümlerin, hangi katılanlara veya mağdura karşı işlenen suçlar itibariyle tesis edildiğinin “denetime olanak verecek şekilde” belli edilmemesi suretiyle CMK’nın 230, 232. maddelerine aykırı davranılması,
2-Kabullere göre de; a-Katılan …’a karşı işlenen suçtan kurulduğu söylenebilecek hüküm açısından; sanığın, internet ortamında satış ilanını gördüğü oyun konsolunu, muhatabına “polis olduğunu” söyleyerek inanç sağlayıp henüz parasını ödemeden adresine kargo yoluyla gönderilmesini temin etmiş bulunmakla; eyleminin TCK’nın 157/1. maddesinde tanımlanan “basit dolandırıcılık” suçunu oluşturacağı nazara alınmadan yazılı biçimde hüküm kurulması,
b)Kurulan hükümler açısında; TCK’nın 53. maddesinin 1. Fıkrasının (c) bendinde yer alan “sanığın, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerine” ilişkin hak yoksunluğunun koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanabileceğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18/06/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.