Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/12935 E. 2015/26286 K. 04.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/12935
KARAR NO : 2015/26286
KARAR TARİHİ : 04.06.2015

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda; katılan …’nin, kendisine ait … Plaka sayılı aracını satmak için gazeteye ilan verdiği, ilanı gören sanık …’in, katılanı telefon ile arayıp, aracı almak istediğini söyleyerek, katılandan aracını Çorum’a getirmesini istediği, katılanın aracı ile yanına kardeşi tanık İsmail’i de alarak Çorum’a geldiği, kendilerini karşılayan sanık …’in, katılan ile kardeşi tanık İsmail’i evine götürdüğü, aracın 12.500 TL’ye alım satımı hususunda aralarında anlaştıkları ancak sanık … ve eşi olan diğer sanık …’ın, parayı peşin ödeyeceklerini, paranın evde bulunan kasa içinde olduğunu, kasa anahtarının ise babasında olduğunu, araçla Nevşehir’den mal getirirken aracın devrildiğini, bunun için babasının orada olduğunu, araç bedelinin kendileri tarafından ertesi gün peşin olarak ödeneceğini söyleyip, katılanı bu yönde ikna ettikten sonra güven kazanmak için aralarında bu hususta bono ve protokol yaptıkları, sanıklara inanan katılanın, suça konu aracı, sanıklara ait ikametin önünde bırakarak olay yerinden ayrıldığı, aynı gün içinde yeniden aracın bulunduğu yere geldiğinde söz konusu aracın bıraktığı yerde olmadığını görmesi üzerine, katılanın, sanık …’ı arayarak, aracın nerede olduğunu sorduğu, sanığın, kaza yapan kayınbiraderinin vefat ettiğini araç ile oraya gittiğini söylediği daha sonra katılanın, sanıklar tarafından paranın ertesi gün ödeneceği düşüncesiyle anlaşmaları doğrultusunda noterlikten araç satışına ilişkin 11.05.2009 tarihinde sanık …’a vekalet düzenlediği ve bankadan sanıklar tarafından paranın kendisine gönderilmesini beklediği ancak sanık …’ın söz konusu vekalete istinaden suça konu aracı, sanık …’a aynı gün sattığı, sanık …’ın ise söz konusu aracı, 18.05.2009 tarihli araç satış sözleşmesi ile bir başka şahsa sattığı anlaşılmakla, sanıkların baştan beri müştekiyi dolandırıcılık kastıyla hareket ettikleri, kaldı ki protokolde senedin bankaya hemen para karşılığı yatırılacağı belirtildiği halde paranın ödenmediği, aynı gün aracın devredildiği ve akabinde plakası değiştirilerek ikinci kez devredildiği, oluşa göre sanıkların benzer eylemlerden sabıkalarının ve derdest dosyaların bulunduğu gözetildiğinde eylemlerinin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik mahkemenin kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, “5237 sayılı TCK’nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 04.06.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.