Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/12809 E. 2015/26351 K. 04.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/12809
KARAR NO : 2015/26351
KARAR TARİHİ : 04.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.

Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, temyiz dışı sanık … Altınışak’a ait çeki ele geçirip, 1.500.000,00 TL bedelle, 30.06.2005 keşide tarihli olacak şekilde sahte olarak düzenledikten sonra, katılan …’ten satın aldığı mal karşılığında verdiği, çekin bankaya ibrazında karşılığının bulunmadığı için bedelinin ödenmediği somut olayda; sanığın, çek hesabı sahibi olan temyiz dışı sanık …’tan eskiden beri hatır çeki aldığını, ilgili bankanın da bu durumdan haberdar olduğunu, hatta çeklerin ödenmesinden önce kendisini arayan bankanın teyit aldığını, daha önceki çek bedellerini temyiz dışı sanığa gönderdiğini, onun da çek bedellerini ödediğini savunup, temyiz dilekçesinin ekinde birtakım dekontlar ibraz etmesi, soruşturma aşamasında tanık olarak dinlenen Alpay Boyraz’ın sanık ile temyiz dışı sanığın aynı alanda iş yaptıklarını ve sanığın, temyiz dışı sanık …’tan daha önceleri de hatır çeki alıp bedellerini de genelde ödediğine ilişkin beyanı, katılanın soruşturma şamasında Cumhuriyet savcısı huzurundaki beyanında temyiz dışı sanık …’ın aleyhine yapılan icra takibine itiraz etmediğini söylemesi karşısında; icra takip dosyasının sonucunun araştırılması, suça konu çekin kullanılması konusunda temyiz dışı sanık …’ın sanığa zımnen de olsa rıza gösterip göstermediğinin belirlenmesi bakımından sanığın benzer şekilde daha önce de …’a ait çekleri keşide edip etmediği, bu çeklerin bedellerinin ödenip ödenmediği ile aralarında süreklilik arz edecek şekilde çek alış verişi yapılıp yapılmadığı ve suça konu çekin bedelinin sanık tarafından temyiz dışı sanığa ödenip ödenmediği araştırılıp, rızanın varlığının tespit edilmesi halinde, çekin keşide tarihinde karşılığının bulunup bulunmadığı, bu hususun sanık tarafından bilinip bilinmediği tespit edildikten sonra hukuki durumunun tayin ve tespiti gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;
Suç tarihi itibariyle TCK’nın 1581/-son maddesinin yürürlükte olmadığı gözetildiğinde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamasına rağmen, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin adli para cezasının alt sınırın üzerinde 150 tam gün olarak tayin edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.